Evliya Çelebi’nin “Üzerinde nur dolaşan ruhaniyetli bir şehirdir” diye bahsettiği şehirdir Bursa.
Sadrazam Keçeci Fuad Paşa ise Bursa’yı “Osmanlı tarihinin dibacesi” (dibace; giriş, önsöz) olarak tanımlar.
Bursa’da yaşamış İslam alimleri Emir Sultan ve Üftade Hazretleri’nin cami ve türbesi de buradadır.
Yine Bursa’nın manevi mimarlarından Süleyman Çelebi’yi de anmak gerekir. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin babası, Şeyh Edebali’nin torunudur. “Çelebi” ünvanı, ilimle uğraşan kültürlü bir aileden geldiği, aynı zamanda ârif ve kâmil bir kimse olduğu için verilmiştir.
@pinterest alıntı
1. Ulu Cami
Ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin ifadesiyle, Ulu Cami Bursa’nın Ayasofya’sıdır.
1396-1399 yılları arasında Osmanlı’nın kuruluşunun 100. yılında inşa edilmiştir. Yıldırım Beyazıd Han’ın Niğbolu Savaşını kazanmasından sonra Allah’a şükür nişanesi olarak yaptırdığı Bursa Ulu Cami, Osmanlı Devleti’nin ilk selâtin camisidir.
Bursa’da yer alan tüm mimari eserlerin en büyüğü, en ünlüsü olan caminin mimarının Ali Neccar olduğu sanılmaktadır.
Cami, kapalı namaz kılma alanı bakımından Türkiye’nin en büyük camisidir. Beş bin metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur.
Sekizgen kasnaklara oturan toplam 20 kubbeli iç mekanı ile Selçuklulardan beri devam eden ulu cami tipinin en gelişmiş örneğidir.
Rivayete göre; Yıldırım Beyazıd Niğbolu Zaferi öncesinde savaşı kazanırsa 20 cami yaptırmak için adakta bulunmuş. Zaferden sonra elde edilen ganimetin bu kadar camiye yetmeyeceği anlaşılınca damadı Emir Sultan’ın tavsiyesiyle yirmi kubbeli bu camiyi yaptırmış.
Caminin iki minaresi vardır. Minarelerin ikisi de beden duvarına oturmadan, yerden başlamaktadır.
Batı minare Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış olup sekizgen biçimli kürsüsü mermerden, gövdesi ise tuğladandır.
Doğu minare ise sonraki yıllarda Mehmet Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Kare kürsülü olan bu minare, caminin beden duvarından da yaklaşık 1 metre kadar ayrıktır. Camideki şerefeler ise her iki minarede de tuğlalı mukarnaslarla yapılmıştır.
Bu tarihi caminin 3 tane kapısı bulunur.
Ulu Cami’nin Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet tarafından yapılan kuzey taç kapısı bir şaheserdir.
Bir rivayete göre, büyük zatlardan Somuncu Baba caminin yapıldığı sıra buraya gelir ve işçilere hayrına, kendi fırınında pişirdiği somunları dağıtırmış. Somuncu Baba bir gün gene; cami kapılarının önünde ekmek dağıtırken, daha önceki kapılarda ekmek verdiği bir kişinin başka bir kapı önünde ekmek almak için beklediğini fark etmiş. Somuncu Baba bir kapıdan diğer kapıya, bu kadar büyük bir hızda ve kalabalık bir izdihamın yaşandığı bir ortamda hızır gibi hareket edebilenin, sadece Hızır Aleyhisselam olabileceğini düşünmüş ve bu kişinin kolundan tutup “Sen Hızır’sın anladım” demiş. Buraya gelip her gün namaz kılacağına dair söz vermezsen, buradaki herkese senin Hızır olduğunu söylerim demiş. Hızır Aleyhisselam Hızır olduğunu doğrulamış ve bunun üzerine: “Somuncu Baba’ya her gün namaz kılmak için camiye geleceğine dair söz vermiş.” Ama o da Somuncu Baba’dan bir istekte bulunmuş. “Hangi vakit geleceğim bana kalsın demiş. Bunun üzerine Hızır Aleyhisselam o gün bu gündür, Ulu Cami’deki VAV harfinin önünde her gün gelip namaz kılarmış.”
Orta kubbe ilk yapıldığında yağmur suyunun şadırvanda toplanması için açık olarak tasarlanmış. Ama daha sonra camla kapatılmış.
İçindeki şadırvan ve duvarlarında yer alan dev boyutlardaki hatlar, Ulu Cami’nin kendine özgü özellikleridir.
Ortadaki kubbenin altında havuzlu, 18 köşeli bir şadırvan bulunur. Ulu Cami’nin özelliklerinden birisi olan şadırvanın yapılmasına ait bir rivayet vardır: Cami yapımı için arazi istimlak edilirken, şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak parçasının sahibi olan hanım, arazisini satmak istememiş ve arazi zorla alınmış. Ancak daha sonra, zorla alınan yerde namaz kılınmaz düşüncesiyle o yere şadırvan yapılmış.
Camideki Selçuklu geleneğinin en güzel örneklerinden olan eşsiz kündekari minberin her iki cephesi de farklı tasarlanmış. 6666 parçadan oluşan minberin yan kanatlarındaki motiflerle güneş sistemi ve kainat sembolize edilmiş. Minberi; caminin taç kapısını da yapan Abdülaziz oğlu Mehmet yapmış. Bu usta hakkından kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Bazı kaynaklar bu ustanın Manisa’da Saruhanlı İshak Bey’in 1376 tarihli Ulu Cami minberini yaptığını ifade ediyor. Minber kulesinin batı yüzünde ağaca kabartmak suretiyle kûfi yazı ile yazılmış üç defa tekrar eder bir ifade vardır: “El-mülkü ilah” “Mülk Allah’ındır.”
Bursa Ulu Cami’nin iç duvarlarında Allah’ın birliğini ifade eden Arapça “vav” harfi yazılıdır.
İyi bakıldığında, görmek için bakıldığında; Bazen bir insanın secdedeki hali, bazen bir ceninin anne karnındaki haline benzer..
Vav Harfi, Allah’ın Vahid ismini ve birliğini simgeler.
Ebced hesabında 6 rakamına denktir ki ; Bu yönüyle aynı zamanda imanın 6 şartını temsil ettiği söylenir.
Özellikle bir duvarda, tezhip sanatıyla süslenmiş ve ucunda lale motifi olan vav harfinin önünde çok önceki zamanlarda Hızır Aleyhisselam’ın namaz kıldığı rivayet edilir. Bu yüzden camiye ibadet için gelenler o alanda namaz kılmaya özen gösterir. Lale; süsleme sanatında Allah’ı sembolize eder.
Caminin batı cephesinde, yani hanımların namaz kıldığı yerin batı duvarında işlenmiş büyük celi sülüs dört tane vav bulunur. Bu 4’lü vav bir sırrı içerir. Bu 4’lü vav’ın içinde Ittaku’l- Vâvat yazar.
Yani; “vav’lardan sakınınız!” Peki nedir bu 4 vav? Vakıf, Veraset, Velayet, Vasiyet
Bu mesaj herkes içindir ve derinliği çok anlamlıdır. Vakıfları soyanlara, yetim hakkı yiyenlere, milletin verdiği velayeti kaldıramayanlara, taşıyamayanlara, vasiyet misali söylenmiş gibidir.
Ulu Cami’nin bilinen en eski kitabesi Üftade Hazretlerine ait olan bir dua levhasıdır. Anlamı şöyledir:
“Ey Ulu Cami, Ey büyüklerin toplandığı mekan. Gece gündüz seni ziyaret edenlere müjdeler olsun.”
Ulu Cami, kimi din adamlarınca İslam’ın 5. en yüksek mertebesindeki ibadethane olarak kabul edilmiştir. İslam’da en yüksek mertebeli cami, Mekke’deki Mescid-i Haram, diğerleri Medine’deki Mescid-i Nebevi, Kudüs’teki Mescid-i Aksa, Şam’daki Emeviye Cami’dir. Beşincilik kimilerine göre Anadolu’da inşa edilen ilk cami olan Diyarbakır’daki Ulu Cami’ye aittir. Ancak Emir Sultan, Akşemsettin, Molla Gürani gibi din adamlarının konuşmalarına göre beşincilik Bursa’daki Ulu Cami’nindir. Ulu Cami’nin kutsallığı, yapıldığı devirde din adamlarının ve evliyalarının gösterdiği ilgiden gelir.
Yapılmasını teklif eden Emir Sultan; ilk namazı kıldıran Somuncu Baba; ilk cemaati Emir Sultan, Molla Fenari, Yıldırım Beyazıd; ilk imamı Süleyman Çelebi; müezzinlerinden birisi Üftade’dir.
Cami yapımı sırasında işçileri sürekli güldürerek yapımı geciktiren demirci ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz)’nin Yıldırım Beyazıd tarafından öldürtüldüğü çok sık tekrarlanan bir hikayedir.
2. Tophane Parkı, Meydanı
İsmini geçmişte ramazan aylarında iftar ve sahur vaktini haber vermek amacıyla patlatılan toplardan alan Tophane Meydanı’nda tarihi savaş toplarının yanı sıra, Osmangazi ve Orhangazi Türbeleri, Saat kulesi, Seyir terası, Kurtuluş Savaşı Şehitliği, asırlık çınar ağaçları ve çay bahçeleri yer alıyor. Tarihte Bursa’nın kurulduğu yer olan meydan, 1855 depremine kadar Bursa Sarayı’na da ev sahipliği yapmaktaydı. Yüksekte bulunduğu için Bursa’nın en güzel manzaraları seyir teraslarından seyredilebilir.
Bursa’nın kurtuluş etkinlikleri, her yıl Tophane Parkı’nda düzenlenmektedir.
3. Osman Gazi Türbesi
Osman Gazi (1258-1324) Söğüt’te öldüğü zaman babası Ertuğrul Gazi’nin türbesine gömülmüştür. Osmangazi Bursa kuşatması sırasında, vasiyeti üzerine Bursa’nın fethinden sonra “Gümüşlü Kümbet” olarak bilinen Saint Elia adlı Bizans Manastırı’nın şapeli üzerine inşa edilen türbeye gömülmüştür.
İlk önceleri Orhan Gazi ile aynı çatı altına gömülmüşse de 1855 depreminde türbe yıkılınca 1863’de bugünkü türbeyi Sultan Abdülaziz yeniden yaptırmıştır.
Sekizgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Osman Gazi’nin pirinç parmaklıkla çevrili sandukası türbenin ortasında yer alıyor.
4. Orhangazi Türbesi
Tophane Parkı girişinin sağında, Osman Gazi Türbesi’nin karşısındadır. Bu türbe de Bizans döneminde tarihlenen Saint Elie Kilisesi kalıntısı üzerine yapılmıştır. Türbe kare planlıdır. İçerisi on bir pencere ile iyi bir aydınlatmaya sahiptir. Zemininde Saint Elia Kilisesi’ne ait mozaikler günümüze kadar ulaşmıştır.
Türbenin ortasında Orhan Gazi’nin (1281-1363) zarif dökme pirinç parmaklıklarla çevrili sandukası bulunmaktadır.
5. Şehitler Anıtı
Osmangazi Türbesi’nin bitişiğindeki Şehitler Anıtı, Kurtuluş Savaşı sırasında, Bursa Yunanlılardan kurtarılırken 11 Eylül 1922’de şehit olan 14 asker için dikilmiş ve anıt dört köşeli bir kaide üzerine bir mermi şeklinde tasarlanmıştır.
6. Saat Kulesi
Tophane Meydanı’nın kuzey tarafında bulunan Saat Kulesi; 6 katlıdır ve 65 metre uzunluğundadır.
Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde yangın kulesi olarak yapılmış, bilinmeyen bir tarihte yıkılmıştır. Günümüzdeki Saat Kulesi ise yine aynı yerde, 31 Ağustos 1905’te tamamlanarak II. Abdülhamit’in tahta çıkışı şerefine, Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle hizmete sokulmuştur.
Tepesinde dört bir yana bakacak şekilde dört adet saat bulunacak şekilde planlanmış. Günümüzde elektronik saatlere sahiptir. Bursa Belediyesi tarafından yangın gözetleme amacıyla da kullanılmaktadır.
7. Camzade
Tophane parkı içinde gezerken hemen yan tarafta ilgimizi çekecek bir dükkan buluyoruz.
Camdan yapılmış takı, dekorasyon ürünleri ve bibloların bulunduğu ışıl ışıl bir yer. Zevkli, harika takılar, hediyelikler bulunuyor.
8. Hanlar Bölgesi ve Kapalıçarşı
Bursa özellikle tekstil alanında gelişmiş bir şehir. Bu nedenle Ulu Cami’nin bulunduğu Eski şehir alanında Kapalıçarşı ve Koza Han, Pirinç Han, Emir Han, Geyve Han, Kapan Hanı, Fidan Han ve Tuz Han da bulunuyor.
9. Koza Han
Günümüzde en popüler olan Koza Han’dır. 1491 yılında, II. Bayezid tarafından İstanbul’daki cami ve medresesine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Avlusunda altı şadırvan olan kubbeli bir mescit bulunmaktadır. Yine avluda kafe ve çay bahçesi bulunuyor. Koza Han, eskiden olduğu gibi şimdi de Bursa’nın ipek ve ticaret merkezidir.
10. Kapalıçarşı
15. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiğinde Uzun Çarşı olarak adlandırılmıştır. Günümüzde daha çok sarrafların bulunduğu bir çarşıdır.
11. Emir Sultan Cami ve Türbesi
Emir Sultan dervişleri,
Tesbih ü sena işleri,
Dizilmiş hüma kuşları,
Emir Sultan türbesinde. (Yunus Emre)
Emir Sultan; Bursa’ya Yıldırım Beyazıd döneminde (1391) Buhara’dan gelerek yerleşen tarikat ehli bir büyük zattır. Peygamber Efendimiz’in soyundan geldiği için “Emir”’ adını, gönüllere taht kurduğu için “Sultan” ünvanını almıştır. Emir Sultan, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun’la evlenmiş, 1429 yılında veba hastalığından vefat etmiştir.
Emir Sultan Cami ve Külliyesi; Yıldırım ilçesinde, Emir Sultan semtinde bulunmaktadır. 15. yüzyılda, Sultan Mehmed Çelebi’nin hükümdarlığı sırasında, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına yaptırılmıştır. Günümüzde Türkiye’de en çok ziyaret edilen cami ve türbeler arasında Eyüp Sultan Türbesi’nden sonra ikinci sırada gelmektedir. Bir padişah külliyesi olmayıp “Sultan Külliyesi” olarak da anılan yerde dini günlerde mevlit okutulmaktadır. Bursalılar sünnet ve düğünlerinden önce külliyedeki türbeyi ziyaret edip dualar etmektedirler.
Emir Sultan Cami ilk yapıldığında tek kubbeli iken 1507 yılında caminin önüne üç kubbeli bir revak ve odalar ilave edilmiştir. Daha sonra zaman zaman yeniden yapılmış, restore edilmiştir.
Sekizgen kasnak üzerine oturan kubbeyle örtülü Emir Sultan Cami’nin; dikdörtgen bir planda, ahşap kolonlar üzerinde kemerli ahşap revaklarla sarılı geniş şadırvan avlusu, yapının ana şemasını oluşturmaktadır. İbadet yeri ile türbenin bulunduğu eksene ise minareler yerleştirilmiştir. Camideki süslemeler son derece değerli olup camideki pencerelerin etrafı mukarnaslarla işlenmiş ve İznik çinileriyle yaptırılan mihrabın üstüne, Rumi motiflerle süslü alınlıklar yerleştirilmiştir.
Emir Sultan Türbesi; Emir Sultan’dan başka hanımı, iki kızı ve oğlu Emir Ali yatmaktadır. Türbenin orijinal yapısından günümüze çok fazla bir kalıntı kalmamış olup bugünkü yapı, 1868 yılında Sultan Aziz tarafından yenilenmiştir. Son yıllarda Kerim Vakfı tarafından bir restorasyon daha geçirmiştir.
Giriş kapısının bulunduğu cephe dışında diğer tüm cephelerde yuvarlak kemerli büyük birer pencere bulunmaktadır.
Zeki Müren’in mezarı da Emir Sultan Mezarlığında bulunuyor.
Yolun karşı tarafında Külliyeye ait Emir Sultan Hamamı bulunuyor.
12. Yeşil Cami
Yeşil Cami, zekanın kemâl halinde sıhhatidir. (Andre Gide)
Yeşil semtinde bulunan cami, 1419 yılında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Bursa’da ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli örnekleri arasında yer alan cami sadece taş kullanılarak yapılmış ve üzeri mermer plakalarla kaplanmıştır. Bursa’da yapılan ilk mermer abidedir. Mermerler Marmara Adası’ndan getirilmiştir.
Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’nin planlarını Hacı İvaz Paşa çizmiştir.
Hacı İvaz Paşa’nın gölge oyunu Karagöz ve Hacivat’taki Hacivat karakteri ile aynı kişi olduğu iddia edilmiştir
Yapıda, bazı Bizans döneminden kalma yapı malzemesi de kullanılmıştır.
Yeşil Cami’nin girişindeki taç kapı, Türk taş oymacılığının güzel bir ürünüdür. Kuzey cephe ortasındaki taç kapısında bulunan Arapça kitabeye göre mimarı Hacı İvaz Paşa’dır.
Caminin biri kuzeybatı, diğeri güneybatı köşesinde iki minaresi bulunur. Minareler yapının 1855 depreminin ardından, 19. yüzyıl sonlarına doğru yapılmıştır. Orijinal minarelerin camiye adını veren yeşil çinilerle kaplı olduğu düşünülür.
Caminin büyük bölümü çini ile kaplıdır. İç duvarlar, tavanlar, mahfiller ve geçiş eyvanları tümüyle çiniyle kaplıdır.
Camideki çini işçiliğinin en mükemmel örneklerinden biri de, on metreden yüksek olan mihrabıdır. Erken Osmanlı döneminin ilk çini süslemeli mihrabıdır. Çeşitli geometrik motiflerle çiçeklerin yer aldığı mihrap, caminin en güzel yerlerinden biridir. Camide çinileri yapan usta, “Mecnun Mehmet’tir”.
Yeşil Cami’nin giriş kapısı ve pencere kapakları, devrin ahşap işçiliğinin güzel örneklerindendir. Mihrabın yanında bulunan, tepesi altıgen külahla örtülü minber de özenli bir ahşap işçiliğinin ürünüdür.
Mihrap eyvanının doğu ve batı pencereleri üzerinde duvara asılmış birbirinin eşi olan daire biçiminde iki yazı levhası bulunur. Levhalarda “Amme suresi” yazılıdır. Biri yeşil, biri kırmızı olan bu yazılardan birinde Bursa’da 19. yüzyılda valilik yapmış Ahmet Vefik Paşa’nın adı geçer.
Cami içinde güzel bir şadırvan vardır. Şadırvanın tek parçadan yapılmış fıskiyesi eşsiz inceliktedir.
Yeşil Cami, Çelebi Mehmet tarafından aynı zamanda hükümet konağı olarak inşa edilmiş iki katlı, iki kubbeli görkemli bir yapıdır.
Her iki kubbe büyük bir kemer ve kilit taşı ile birleştirilmiştir.
İbadet mekanın iki yanındaki simetrik odalar, sancaklardan gelenlerin meselelerinin görüşüldüğü yerler olarak yapılmıştı. Doğudaki oda Anadolu Beylerbeyliği’nden gelenler için, batıdaki oda Rumeli Beylerbeyliği’nden gelenler için kullanılıyormuş. Daha sonraları bu odalar mahkeme salonu olarak kullanılmış. Girişin iki yanındaki merdivenlerle üst kata çıkılır. Yapının üst katında ortada Osmanlı döneminde ilk kez bu camide görülen “Hünkâr Mahfili” yer alır. İki tarafında da saray daireleri bulunur.
13. Yeşil Türbe
Bursa’nın simge yapılarından biridir.
Timur yenilgisi ve kardeşler arasındaki iktidar mücadelesi sonrası Çelebi Mehmed’in Osmanlı’nın yıkılmadığını ve eskisinden daha parlak eserler yapabileceğini göstermek amacıyla Yeşil Türbe gösterişli bir şekilde yapılmıştır. Mimarı Hacı İvaz Paşa’dır.
Çelebi Sultan Mehmet’in kendisi için yaptırdığı türbe, ölümünden 40 gün önce bitmiştir. Türbeye, yeşile bakan mavi (firuze-turkuaz) çiniler ile kaplı olmasından dolayı halk tarafından ‘’Yeşil Türbe’’ ismi verilmiştir. Yeşil Cami’nin karşısında olan türbe günümüze kadar ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Ayrıca Osmanlı mimarisinin tüm duvarları çini ile kaplı olan tek türbesidir.
Yeşil Türbe’nin iç mekanının tam ortasında, Çelebi Sultan Mehmed’in sandukası yer alır.
14. Irgandı Köprüsü
Osmangazi ile Yıldırım ilçelerini birbirinden ayıran Gökdere üzerine yapılmış, erken Osmanlı mimarisinin en önemlilerinden olan Irgandı Köprüsü; Floransa, Venedik ve Bulgaristan’ın Lofça kentinde benzerleri olan dört çarşılı köprüden biridir. 1442 yılında yapılan köprü, çarşılı köprü olma özelliğiyle, şehrin önemli sembollerindendir.
1855 yılındaki depremde büyük zarar gören köprü 1922 yılında, Yunanlıların şehri terk ettiği sırada bombalanarak tahribata uğratılmıştır. Yıkıcı deprem ve bombalamaların etkisiyle büyük zarar gören köprü,1949 yılında betonarme olarak ve orijinal halinden 60 santim yüksekte yeniden yapılmıştır.
2004 yılında ise köprü; 19. yüzyıldaki görünümüne uygun bir şekilde restore edilmiştir. Son restorasyon çalışmasından sonra köprü üzerinde; ebru, hat, tezhib, minyatür, ahşap oymacılığı, nakkaşlık, Bursa-İznik yöresi çiniciliği, Bursa bıçağı ve metal işleme sanatı, Bursa’nın yöresel yemekleri, Bursa dağ yöresi kültürü ve Bursa’nın tanıtımını yapan Bursa kitaplarının yer aldığı birçok mekan yer almaktadır.
15. Mehmed Muhyiddin Hz. Üftade Cami ve Türbesi
Üftade Hazretleri (1490-1581) Bursalı ünlü sûfi, yazar ve halk şairidir. Celveti tarikatının kurucusu ve şeyhidir.
Aktarımlara göre Üftade Hz. tasavvufi hayatına Hızır Dede’nin müridi olarak başlamıştır. Ulu Cami ve Doğan Bey Mescidi’nde fahri müezzinlik yaparken kendisine takdim edilen birkaç akçelik maaşı alınca o gece rüyasında şeyhi Hızır Dede’nin “mertebenden üftâde oldun (düştün)” hitabına maruz kalmış ve hemen maaşını terk ederek “Üftâde” ismini bizzat kendisi lakap olarak almıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Sultan III. Murad ve annesi Nurbanu Sultan, devlet adamları ve dönemin önemli şahsiyetleri Hz. Üftade’ye büyük saygı göstermişler; duasını almışlardır.
Cami; Üftade Mahmud Muhyiddin tarafından yaptırılmıştır.
Türbe; kare planlı olup üst örtüsü ahşap kırma çatılıdır.
16. Balibey Han
Belediye tarafından kapsamlı bir restorasyon çalışmasından geçirilen Balibey Han, 2008 yılının mart ayında şehre kazandırılmıştır. Toplamda 64 odası bulunmaktadır. Hanın birinci ve ikinci katları Geleneksel El Sanatları Çarşısı olarak kullanılmaktadır. Türk süsleme sanatları, el yapımı toprak ve seramikler, tesbih, Karagöz atölyesi, cam işleme, minyatür, el dokuma, rölyef ve resim gibi birçok geleneksel el sanatı atölyeleri bulunmaktadır.
17. Arap Şükrü Sokağı
Arap Şükrü, Bursa’nın Altıparmak mahallesinde Yahudilik olarak bilinen bölgede yer alan balık lokantaları, çorbacılar, sazlı sözlü eğlence yerlerinin bir arada bulunduğu, taşıt trafiğine kapalı turistik sokaktır.
1992’den bu yana turizm amaçlı bir eğlence sokağı olarak düzenlenmiş ve “Bursa’nın Nevizadesi” haline gelmiştir.
Sokak, 2002’de sokak esnafının kurduğu Arap Şükrü Koruma ve Geliştirme Derneği, Osmangazi Belediyesi ve Türk Tuborg firmasının ortak çalışması ile yenilenmiştir.
Resmi adı Sakarya Caddesi olan Arap Şükrü Sokağı bu adını Bursa’da bir meyhane kültürü oluşmasına katkıda bulunan, 1960’da hayatını kaybeden iş adamı Şükrü Değişmez’den alır. Şükrü Değişmez, Arap lakabını dedesinin Yemen’de bir Arap kızı ile evlenmesi nedeniyle almıştır.
Arap Şükrü’nün çocukları tarafından işletilen Arap Şükrü Çetin Restoran, Arap Şükrü Sokak’ın girişinde balık lokantası olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Bursa’da yaşayan 50-60 hanelik Yahudi nüfusun kullanımına açık olan Gerus Sinagogu, Arap Şükrü Sokak’ta yer alır.
Sokakta yere üzerlerinde Bursalı ünlü sanatçıların adlarının yazılı olduğu plakalar yerleştirilmiştir.
18. Muradiye Cami ve Külliyesi
Sultanı II. Murad tarafından Bursa’da yaptırılan son padişah külliyesidir.
1426 yılında yaptırılan külliyede başta bir cami, medrese, hamam, imaret ve türbe bulunmaktaydı.
Yapımından sonraki yıllarda Fatih Sultan Mehmed, 2. Beyazıd ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde eklenen şehzade türbeleriyle son halini almıştır.
Muradiye Cami
Kompleksin en görkemli yapısı olan Muradiye Cami’nin kemerli bir girişi bulunuyor. Cami, iki büyük kubbe ve bu kubbelerin yanında yer alan iki küçük kubbe ile örtülmüş. Caminin dış cephesinde taş ve tuğla işçilikleri göze çarpmaktadır.
Caminin ahşap giriş kapısı ve kapı kanatları, kabartma tekniğiyle işlenmiş yaprak ve çiçek motifleriyle süslenmiştir.
1790 yılında yeniden inşa edilen minber ve mihraplar rokoko tarzıdır.
Muradiye Cami’nin eyvan kemerinde ve mihrabın solundaki duvarda firuze renginde altıgen çiniler yer almaktadır.
Türbeler
Külliyede yer alan türbeler İstanbul’daki Eyüp Sultan ve Semerkant’taki Şah Zinde türbeleriyle birlikte Türk-İslam Dünyası’nın en önemli türbelerinden sayılmaktadır.
Muradiye; Osmanlı Hanedanı’na mensup, önemli isimlerin türbelerinin bulunduğu tarihi bir semttir. Muradiye Türbeleri; taş ve tuğla işçiliğinin mükemmelliği, çinilerinin güzelliğiyle tarihi ve kültürel açıdan büyük önem taşır.
Muradiye külliyesinde 13 türbe yapısı mevcut olup, türbelerin içinde hanedana mensup 40 kişi defnedilmiştir.
Alana ilk olarak külliyenin banisi Sultan II Murad’ın türbesi inşa edilmiş ve daha sonra Sultan II. Selim dönemini kadar, zaman içinde diğer türbelerde eklenerek alan bir hanedan kabristanı halini almıştır.
Türbe; Fatih Sultan Mehmed’in Napoli’de sürgünde ölen oğlu Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim’in boğdurttuğu kardeşi Şehzade Ahmet ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Konya’da öldürttüğü oğlu Şehzade Mustafa gibi talihsiz şehzadeleri barındırmasından ötürü ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyimiyle “sabrın acı meyvesi” olarak adlandırılır.
Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası …
Ahmet Hamdi Tanpınar (Bursa’da Zaman)
II. Murad Türbesi
Cem Sultan Türbesi
Diğer türbelerin arasında süsleme açısından en zengin olan türbedir. Kesme taştan yapılan türbe’nin bir kitabesi yoktur. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu şehzade Mustafa için yapılmıştır. 1474–1476 yılları arasında yapılan türbede, 1495 yılında vefat eden Cem Sultan da yatmaktadır.
Şehzade Mustafa Türbesi
İznik çinileriyle kaplı olan türbe, çeşitli ayetlere de yer veriyor. 14 pencere ile aydınlatılan tarihi yapı içerisinde şehzade Mustafa’nın yanı sıra Beyazıt’ın oğulları Ahmet, Orhan ve şehzade Mustafa’nın annesi Mahidevran’a ait sandukalar yer alıyor.
Mükrime Hatun Türbesi
Burada ayrıca; Gülşah Hatun Türbesi, Saraylılar Türbesi, Hatuniye Sultan Türbesi, Gülruh Sultan Türbesi, Şirin Hatun Türbesi ve Ebe Hatun Türbesi de yer almaktadır.
Külliyenin içinde bir de açık hava Mezar Taşları Müzesi bulunuyor. Tarihi mezarlıklar ve hazirelerdeki mezar taşlarının zaman içinde Muradiye Külliyesi’nin bahçesine taşınmasıyla restorasyon çalışmaları kapsamında buradaki mezar taşlarının da envanteri çıkarılmıştır.
Külliyede; Hamam, günümüzde restoran olarak hizmet veren İmaret ve Sağlık müzesi olarak kullanılan Medrese bulunmaktadır.
19. Somuncu Baba Evi
Anadolu’nun manevi mimarlarından biri olarak, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri başta olmak üzere birçok talebeyi yetiştirerek Osmanlı Devleti’nin manevi anlamda büyümesine katkı sağlayan Somuncu Baba’nın (Şeyh Hamid-i Veli) sırrı, genellikle onun manevi derinliği, sadakati ve insanlara yardım etme tutkusu olarak görülür. Onun yaşamı, zenginlikten yoksulluğa, dünyevi hayattan maneviyata geçişin sembolü olarak kabul edilir.
Somuncu Babanın Kerameti:
Bursa’da çilehanesinin yanına yaptığı ekmek fırınında somun pişirerek çarşı pazar dolaşıp “Mü’minler, Somunlar” nidâlarıyla ekmek dağıtan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri Ulu Cami’nin inşası sırasında da işçilere ve halka somun dağıtmış, halka her zaman yardım etmiştir. Şeyh Hamid-i Veli manevi yönünü gizlediğinden dolayı halk arasında “Somuncu Baba” lâkabıyla bilinir olmuştur.
Bursa Ulu Cami inşaatı tamamlandıktan sonra açılış gününde Padişah Yıldırım Beyazıt Han ilk hutbeyi dönemin tasavvuf büyüklerinden olan damadı Emir Sultan Hazretleri’nin okumasını ister. Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin manevi yönünü Bursa’da ilk keşfeden kişi olan Emir Sultan Hazretleri; “Padişahım bu beldede benden daha âlim kimseler vardır. Onlar aramızda iken hutbe okumak bize düşmez.” demiş ve bu görev için Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri’ni işaret etmiştir.
Şeyh Hamid-i Veli Ulu Cami’nin açılışında ilk hutbeyi okuduktan sonra, cemaat Somuncu babalarının ne kadar büyük bir Allah dostu evliya olduğunu görür. Cami çıkışında onun elini öpmek isterler. Somuncu Baba ise, cemaatin isteğini kıramaz ve Ulu Cami’nin üç kapısından çıkan cemaate elini öptürür. Böylece bütün cemaat Hazret’in elini öpme şerefine erişir. Dağılmaya başlayan cemaat kendi aralarında konuşup kendilerinin somuncu babanın elini öptüğünü anlatırken camiden birbirinden farklı kapılardan çıktıkları halde elini öptüklerini anlarlar. Böylece Somuncu babalarının kerametini görünce Somuncu babalarına koşarlar. Sırrı ifşa olunca şöhretten kaçan Şeyh Hamid-i Veli öğrencileri ile birlikte Bursa’dan ayrılır. O günden sonra bir daha Bursa yakınlarında kimse tarafından görülmez. Bu durum Somuncu Baba’nın kerameti olarak dilden dile yayılır.
Somuncu Baba Türbesi Darende’de (Malatya) bulunuyor.
Somuncu Baba’nın ekmek sattığı yer Ulu Cami’nin karşısında yer alan Sahaflar Çarşısının ortası olarak bilinmektedir. Somuncu Baba’nın iki kattan oluşan Evi ve fırınının 1390’lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Günümüzde kamulaştırılan fırın restore edilerek 2016 yılında ziyarete açılmıştır.