(29 Ekim 2019-2020 GAP Gezisi)
2019 yılında 29 Ekim tatilinde “Türk Kültür ve Sanat Derneği” olarak GAP gezisi yapmış, bölgedeki birçok güzel yeri gezme fırsatı bulmuştuk. Ancak özellikle Nemrut ve Mardin’den çok etkilenmiş ve daha uzun bir zamanımızda tekrar gelelim diye eşim Vefa’yla konuşmuştuk. Aslında o daha önce Nemrut’a gelmiş. Ancak o kadar gizemli ve çekici ki görmeye doyamıyor insan. En azından bizim hissettiklerimiz böyleydi. Ama bu temennimizin bir sene sonraki 29 Ekim tatilinde olacağını tahmin etmemiştik doğrusu :).
Bu arada pandemi nedeniyle farklı bir döneme girdik. Kul kurar kader gülermiş. 2020 nisanında gitmeyi planladığımız Hindistan gezisi iptal oldu doğal olarak. Yeni döneme uyum sürecine girdik. Virusu biraz da iyi tanımanın verdiği güvenle yasaklar biraz daha hafifledi bir süre sonra. Ve 29 Ekim tatilinde Mardin ve Nemrut’a gitme kararı aldık. Tabii tüm tedbirlere uyarak.
Bu notlar iki gezinin tecrübelerini yansıtacaktır.
Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırları içinde bulunan, tanrıların ve kralların dev heykellerini barındıran Nemrut Dağı’na yolculuk ediyoruz.
Ayrıca burada muhteşem gün doğumu ve gün batımının seyredilebildiği ve her yıl binlerce ziyaretçi alan teraslar bulunuyor.
Eser mimarlık ve heykeltıraşlık alanında, Pers, Helenistik ve Anadolu geleneklerinin birleştirilerek sergilendiği mükemmel bir örnek oluşu, kompleks tasarımı ve devasa ölçeği ile antik dünyada eşi olmayan bir proje oluşturması, o çağda eşi olmayan yüksek bir inşaat tekniği kullanılmış olması nedeni ile 1987 yılında UNESCO’nun dünya mirası listesine alınmıştır.
Tanrıların Tahtı: Nemrut Dağı Tümülüsü
Burası; 2134 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nda; tanrıların, kralların ve bazı hayvanların dev heykellerinin bulunduğu bir tapınak mezardır (Hierothesion).
Karıştırıldığının aksine Nemrut Krallığı’nda (Kommagene) Nemrut isminde bir kral bulunmaz.
Keşif Hikayesi
Nemrut Dağı’ndaki bu kutsal tapınma merkezinin antik dönem kaynaklarında adı geçmemekle birlikte, 1881 yılındaki keşfine kadar, Anadolu’ya özgü bir krallık olan Kommagene Krallığı araştırmacıların pek de ilgisini çekmez.
Buradan ilk bahseden Alman demiryolu mühendisi Karl Sester olmuş. Sester, eski iletişim yollarından yola çıkarak Doğu Anadolu’daki rotayı işaretlemeyi planlamış. Ona yardım eden çevredeki yerliler ona herhangi bir antik yol gösterememişler ancak ona Nemrut Dağı’ndaki olağanüstü anıtsal heykellerden bahsetmişler. Meraklanan Sester zirveye tırmanıyor ve anıtsal heykelleri kendi gözleriyle görüyor. Sester burada rastladığı birkaç heykelin Asurlular dönemine ait olduğunu düşünür.
Sester’in haber vermesi üzerine Almanya, arkeolog Otto Puchstein’i Sester’le detaylı bir araştırma yapması için buraya gönderir. İki kişilik bu ekip 1882’de keşfe çıkarlar. Heykellerin Asurlular’a ait olmadığı kesinleşir. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı henüz keşfedilememiştir. Heykellerin üzerindeki yazılar tam da okunamamaktadır.
Puchstein, incelenen iki teras sayesinde eski yazıtları deşifre eden bir ipucuna ulaşır: “Pers ülkesinin, Makedonya’nın ve kendi ülkemiz Kommagene’nin bütün tanrıları; çocuklarını ve torunlarını kutsamaya devam edecekler…”
Bunu yazdıranın kim olduğuna ulaşmak üzeredir. Yazıt, hem Persler’in hem de Makedonyalılar’ın varisi olduğunu iddia eden ve tarihte az bilinen Kommagene Krallığı’nın üyesi, “Muzaffer Büyük Kral Antiochos” tarafından imzalanmıştır.
Puchstein’in, 1882’de deşifre ettiği 237 satırlık bu edebi kitabe, Helenistik dünyanın en önemli keşiflerinden biri kabul edilir ve I. Antiochos’un Nemrut Dağı’nda yaptırdığı bu kutsal alanın tarihini ve niteliğini ayrıntılı olarak anlatır.
Ama heykeller kadar çarpıcı bir şey daha vardır: 50 metre yüksekliğinde ve milyonlarca kireçtaşından oluşan tümülüs. İki terasın arasında yer alan ve araziye hakim olan tümülüs, Puchstein’a göre bu dünya üzerinde bilinen en yüksek tümülüstür. Burası o güne dek bilinmeyen ve ilk kez bu yazıtlarda ortaya çıkan bir sözcükle tanımlanır; Hierothesion (hiyerotez); yani kutsal mezar.
1883’te Almanya’dan bir keşif gezisi için daha izin çıkar ve bu kez ekibe liderlik yapacak kişi Karl Humann’dır. Nemrut Dağı’ndaki bu alan ve heykeller, Helenistik dönemin en iddialı yapılarından biri kabul ediliyor. Mabedin çok kültürlülüğü bunun nedenlerinden biri. Bununla ilintili olarak, Karl Humann ve ekibi, Antiochos’un soyuna ait, Pers ve Makedon atalarını tasvir eden 70 küsur kabartma bulur. Ancak hava şartları zorlayıcıdır ve ikinci keşif yarım kalır. 2000 yıl sonra uyanmış olan şans, heyecanla açılan sayfa bir süreliğine kapanmış, gizem tekrar sırlarına gömülmüştür.
Humann ile aynı yıl, Müze-i Hümayun’a (Osmanlı İmparatorluk Müzesi) 1881’de müdür olarak atanan Osman Hamdi Bey ile Sanayi-i Nefise Mektebi öğretim üyesi heykeltıraş Osgan Efendi, Nemrut Dağı anıtlarını incelemek üzere görevlendirilir.
Nemrut Dağı Tümülüsü’nün Batı Terası’ndaki Kral I. Antiochos’un tanrılarla tokalaşma sahnelerinin betimlendiği, kumtaşı steller arasında kayda değer bir parça bulunur; Aslanlı Horoskop. Bugüne dek bilinen en erken Grek horoskopu olarak tanımlanmıştır. (Horoskop bir olayın olduğu anda gökyüzünde yıldız ve gezegenlerin bulundukları konumu gösteren şemadır.)
Bundan sonra Nemrut Dağı, araştırmacıların ilgisini yeniden uyandırmak için yarım asırdan fazla beklemek zorunda kaldı. 1939’da Kommagene Krallığı üzerine doktora tezinin yazarı Friedrich Karl Dörner, Doğu Anadolu’ya geldi ve bu dağın sistematik araştırmalarına başladı. Karakuş Tümülüsü’nü keşfetti.
Vee 1950’li yıllarda New York’lu bir kadın arkeolog olan Teressa Goell Nemrut’a ilgi duyuyor ve yöre halkı dışında buraya çıkan ilk kadın oluyor. Nemrut hakkında daha söylenecek çok söz olduğunu söylüyor.
Batı terasında Antiochus’un Tanrılar tarafından karşılanışını simgeleyen kabartma heykeli ve bazı heykelleri ortaya çıkarıyor. Birçok bilgiyi insanlığa sunuyor. Gittikçe ilerleyen bir işitme kaybına rağmen 1973 yılına kadar burada çalışıyor.
Goell’e göre Nemrut Dağı kendine özgü tarihi ve coğrafi koşulları nedeniyle yeterince bilimsel ilgi görmemiştir. Dağ, antik Yunan ve Roma medeniyetlerini inceleyen klasik arkeologlar için “fazla doğulu” ve aynı zamanda oryantalistler için “fazla klasik” idi. Goell Kral Antiochus’un mezar odasını keşfetme arzusuyla birçok yılını burada geçirdi.
1986 yılında Nemrut Dağı Tümülüsü ulusal mevzuata uygun olarak Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilmiştir.
1989 yılında Milli Park olarak ilan edilmiş.
Buraya ulaşmak için önce minibüslerle bir servis alanına geliniyor. Burada yiyecek ve tuvaletler var. Dağ, sonbaharda bile çok soğuk. Sibirya gibi 🙂 Çok sıkı giyinmek gerekiyor. Ardından 20 dakikalık bir tırmanma mesafesi var. Doğu terasına çıkılan tarafın basamakları düzgün ve rahat değil.
Şimdi anıt mezarı bir inceleyelim:
Kommagene Krallığı nedir? Kral I. Antiochus Theos kimdi?
Bu gizemli heykeller nereden geliyor? Neden inşa edildi? Ve neden bu noktada?
M.Ö. 1. yüzyılda günümüz Adıyaman sınırları içinde Kral I. Antiochus Theos (M. Ö. 96-34); Kommagene Krallığı’nın lideriydi. Krallık, Büyük İskender’in İmparatorluğu’nun parçalanması üzerine ortaya çıkan birçok krallıktan biriydi.
Antiochus, annesi Laodice tarafından İskender’in, babası Mithridates tarafından Pers Krallığı’ndan Darius’un soyundan geliyordu.
Yunanca “Genler Topluluğu” anlamına gelen Kommagene ismiyle uyumlu olarak, Makedon, Yunan ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktı. Batısında Roma ile doğusundaki Part Krallığı arasında bulunuyordu.
Antiochus, kültürleri birleştirmeyi hedefleyen bir kraldı.
Ölmeden önce bıraktığı yazılara göre Antiochus yüksek ve ıssız bir yere gömülmek istiyordu.
Bu amaçla başka kültürlerin tanrılarını bir araya getirecek heykeller yaptırmıştı. Böylece kendi tapınağını hazırlamıştı.
“Zamanın tahribine dirençli bu toprak mezarın temellerini göksel tahtların en yakınında atarak, buranın ileri yaşa ulaşmış talihli bedenim için sonsuz bir istirahatgah olmasına karar verdim.” (Yazıtlardan)
Kommagene Kralı I. Antiochos’un kendisi için hazırlattığı mezarın üzerine yaptırdığı tümülüs yaklaşık 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında yapay bir kireç taşı yığınıdır.
Mezarı daha bulunmuş değil. Bulunursa Helenistik dünyaya ait el değmemiş ilk ve tek mezar odası olacak. Fakat araştırmacılar bugünkü teknolojiye rağmen tümülüse zarar vermekten korktukları için mezar kazısı yapmıyorlarmış.
Tümülüs Terasları
Tümülüs, I. Antiochos’un şerefine tertiplenen törenlere mahsus doğu, batı ve kuzey terasları olmak üzere üç terasla çevrili. Bu üç tarafta kutsal alanlar inşa edilmiş.
Doğu ve Batı teraslarında büyük boyutlu heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunuyor. Her iki terasta da heykel dizileri aynıdır. Ancak Doğu terastaki tahtlar, batı terasta ise heykel başları daha sağlamdır.
Nemrut’a çıkış sabah gün doğarken veya akşam gün batarken oluyor.
Geçen sene (2019) doğu terasında gün doğumunu izlemiştik. Hava sisliydi. Sislerin ardından görülen kral ve tanrı heykelleri büyüleyici ve etkileyiciydi.
Bu sene (2020) batı terasında gün batımını izleyip fotoğraflıyoruz.
Doğu Terası;
En büyük terastır. Tanrılar Galerisi, Atalar Galerisi ve bunların doğu tarafındaki kare şeklindeki taş bir sunaktan oluşmaktadır.
Goell tarafından basamaklı piramit olarak adlandırılan bu sunak yapı onun tarafından restore edilip şimdiki haline getirilmiştir. Burası önemli dini ritüellerin yapıldığı yerdir. İnsanlar burada tanrıların huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalışırdı.
Doğu terasında tahtların üzerine sıralar halinde oturmuş yüzleri güneşe bakan dev tanrı heykelleri bulunuyor. Tanrıların taştan gövdeleri yıkılmış, kafaları düşmüş. Bu harabiyetin; depremler, rüzgarlar gibi doğa şartları ile ilk Hristiyan ve Müslümanların sahte tanrıları protestoları sonucu olduğu düşünülüyor. 2002 yılında heykellerin başları daha sonra gövdelerinin önüne sıralanmış. Gövdeler genellikle 8-9 metre, başlar başlıkları ile 2,5-3,5 metre yüksekliğinde. Bu devasa heykeller, 6 ton ağırlığında ve tam 10 metre boyunda.
Heykel sırasının her iki ucu bir aslan ve kartal heykeli ile başlar.
Aslan Kommagene Krallığı’nın yeryüzündeki hakimiyetini, tanrıların (Zeus) habercisi olan kartal ise gökyüzündeki hakimiyetini temsil etmektedir.
Ana heykel grubu, yeni kurulan tapınak mezarı temsil eden beş tanrı figürüydü. Soldan sağa sırayla:
1. Antiochos
Kommagene topraklarının en yüksek yeri olan bu tepe üzerine yaptırdığı tanrı heykelleri ile kendi heykelini birlikte koydurarak onlara eş olduğunu vurgular adeta. Ayrıca bu tanrılara tapınan insanların duasını almayı da amaçlamıştır.
Antiochos’un başı yapılan ilk keşiflerde bulunmamış. Heykelin baş kısmı, alandaki taşların altında kaldığından ancak 1953 yılında kitabe aranırken Goell’in ekibi tarafından keşfedilmiş.
Buradaki tanrı heykelleri, Kommagene krallığını çevreleyen farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers-Zerdüşt ve Yunan geleneklerini birleştirmiş ve ek olarak yeni bir Kommagene kültürü oluşturmuştur. Heykeltıraşlıkta Yunan tarzı görülürken tanrıların başlıklarında daha çok Pers etkisi hakim. Bu nedenle tanrıların karmaşık bir isimlendirmesi mevcut. Bir heykelde birden çok tanrı temsil edilmiş.
Kommagene Tanrıçası:
Heykel diziliminin tek tanrıçası. Antiochos’un yanında yer alıyor. Başında nar ve üzümler ile bereket tanrıçası.
Zeus (Roma karşılığı Jüpiter), Oromasdes veya Ahura Mazda:
Zerdüşt tanrısı Ahura Mazda’yı Zeus’a eşit saymışlardır.
Tanrılar arasında en yüksek mertebede olan Zeus, heykel dizisinin ortasında yer alır ve diğerlerinden büyük boyuttadır. Tanrılar tanrısı Kronos’un oğlu, baş tanrı ve gökler hakimidir. Başında bir Pers tiarası (başlık) vardır. Bunun üzerinde işlemeli bir bant bulunur. Sakallıdır.
Apollo, Mithras, Helios, Hermes:
Mitras; Pers’in ışık tanrısıdır.
Hermes; Roma karşılığı Merkür
Apollo; güneşin, ateşin, müziğin ve şiirin tanrısıdır. Durgun ve ölçülü gücü temsil eder. Genç ve sakalsız betimlenmiştir.
Herakles (Roma mitolojisinde Herkül), Ares (Mars), Verethragna
Herakles, Zeus ve ölümlü Alkmene’nin oğludur. Gücü simgelemektedir. Zerdüştlerin zafer tanrısı Verethragna (Bahram, Artagnes) ile özdeşleştirilmiştir.
İnsanın doğaya karşı yenilmez saldırı ve dayanma gücünü simgeler. Sol elinde sopa taşıdığı görülür. Sakallıdır.
Nomos:
Doğu ve Batı Terası’nda heykellerin tahtlarını oluşturan taş blokların arkasında Grekçe yazılmış 237 satırlık uzun bir kült yazıtı (nomos) bulunmaktadır. I. Antiochos’un vasiyetnamesi niteliğindeki yazıtta bu kutsal alan hakkında bilgiler ve kültün uygulanması ile ilgili hükümler yer almaktadır. Nomos’un tüm metni tercüme edildiğinde, türbenin kralının “uzun yılların hayatını” yaşarken inşa edildiği yazmaktadır. Antiochos ve tanrıların onuruna yapılacak festivallerin nasıl kutlanacağına dair talimatlar da bulunur.
Doğu Terası’nın kuzey sınırını sınırlayan sıra, Kral Antiochus’un Pers atalarını betimleyen alçak kabartmalarla süslenmiş 15 bloktan oluşuyordu. Öte yandan, güney sırası, batı atalarının tasvirlerinin yer aldığı 17 stelden oluşuyordu.
Batı Terası;
Tanrılar galerisinin kuzey ucunda, dördünde Kral Antiochos’un tanrılarla tokalaşması, diğerinde aslan figürü bulunan, kumtaşından yapılmış beş kabartma (rölyef) bulunuyor.
Aslan kabartması astroloji ile ilgili bir horoskoptur. Bu aslan kabartması Yunan tarzında yapılmıştır. Ancak daha sonraki araştırmacı Teressa Goell; aslanın kafa ve yelesinin Hitit tarzında olduğunu düşünür.
Aslanın sırtında 3 gezegen, 19 yıldız, boynunda ise bir hilal bulunur. Gezegenlerin Mars, Merkür ve Jüpiter olduğu belirtiliyor. Her birinin üst kısmına Yunanca isimleri kazınmıştır. İlginçtir ki, gezegenlerin hepsi de tapınaktaki Tanrı heykelleri ile temsil ediliyordu.
Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan yapılan hesaplar tarihin M. Ö. 62, 7 Temmuz olduğunu gösteriyor. Bu da değişik şekillerde yorumlanıyor. Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihi veya kült alanının yapım tarihini gösterdiğine inanılıyor.
Yine bu tarihte Jüpiter, Merkür ve Mars aynı hizaya geliyor. Bu 25.000 yılda bir meydana gelen astrolojik bir olaydır.
Antiochos ile ilgisi olduğu düşünülen Aslan Horoskopu’nun Kommageneliler için çok kutsal sayıldığı, bir dini kitabe olarak korunduğu biliniyor. Aslanlı Horoskop, 2003 yılında Nemrut Dağı’nın kuzeyine yapılan Geçici Restorasyon Evi’ne taşınmış. Ziyaretçilere gösterilmiyor. Bu nedenle çeşitli spekülasyonlar da yapılıyor. Orijinalinin zarar gördüğü iddiaları hatta kazı sırasında kırıldığı bile söylentiler arasında.
Ayrıca Batı Terası’nda Kral Antiochus’un atalarının resimlerinin bulunduğu iki sıra stel vardır. 15 bloktan oluşan güney sırası, Antiochos’un doğu atalarını, gösteriyor. Terasın batı sınırını belirleyen ikinci sıra, kralın batı atalarını tasvir ediyordu.
Üst üste iki yıldır cumhuriyet bayramını kutlamak burada nasip oluyor. Geleneksel olarak Adıyaman’dan bayrakları ile gelen gençler tepeye çıkıp coşkuyla bayramın kutlanmasına önayak oluyorlar.
Kuzey Terası;
Gün batımını seyrediyoruz.
Kommagene Eserleri
Cendere Köprüsü (Roma Köprüsü veya Septimius Severus Köprüsü)
Roma mimarisinin eşsiz eserlerinden biri olarak anılan, günümüzde halen yaya trafiğine açık olan Cendere Köprüsü, Adıyaman’a 55 km uzaklıkta ve Karakuş Tümülüsü’nün kuzeydoğusunda bulunuyor.
Köprü Roma İmparatoru Septimius Severus’un (M.S. 193-211) emriyle o tarihte Samsat’ta (Somasata) karargah kuran XVI. Lejyon tarafından yaptırılmıştır. Kahta Çayı’nın en çok daraldığı kesimde kesme taştan yapılmıştır.
Köprünün güneydeki girişin her iki tarafında birer adet korint sütun bulunmaktadır. Üzerinde yer alan yazıtlardan; birinin köprüyü yaptıran İmparator Septimius Severus, diğerinin ise onun karısı “askerlerin anası” olarak anılan Julia Domna adına dikildiği anlaşılmaktadır.
Kuzeydeki girişin bir tarafında bulunan sütun üzerindeki yazıt ise bu sütunun oğulları Caracalla adına dikildiğini göstermektedir. Bu sütunun karşısında köprünün yapıldığı dönemde oğulları Geta adına dikilmiş bir sütun daha olduğu bilinmektedir. Ancak Septimius Severus’tan sonra tahta geçen İmparator Caracalla (MS 211-217), kardeşi Geta’yı öldürterek Roma topraklarında Geta adına dikilen ne varsa yıktırmış, bu yıkımdan Cendere Köprüsü de nasibini almış ve kardeşi Geta adına dikilen sütun kaldırılmıştır.
Karakuş Tümülüsü
Kahta ilçesinde yer alan, Kommagene Krallık ailesinin kadınlarına ait bir anıt mezardır. .
Yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki tümülüsün güneyinde dikili bulunan sütun üzerindeki kartal heykelinden dolayı yöre halkı tarafından karakuş olarak anılmış ve literatüre bu isimle girmiştir.
Tümülüsün doğusunda iki adet yaklaşık 10 metre yüksekliğinde sütun bulunmaktadır. Bir sütun üzerinde boğa, diğer sütun üzerinde ise aslan heykeli motifi bulunmaktaydı. Ancak günümüzde sadece boğa motifi durmakta ve onun da baş kısmı yok olmuş.
Tümülüsün batısında ise Kommagene kralı I. Antiochos’un oğlu Kral II. Mithridates’in, kız kardeşi Laodike ile tokalaşma kabartması yer alır. Sütun üzerindeki yazıttan anıt mezarın Kral Antiochos’un eşi İsias, kızı Antiochis ve torunu Aka’ya ait olduğu anlaşılmaktadır. Kral II. Mithradates, annesi İsias için, bu anıt mezarı inşa ettirmiştir. İsias, dünyanın en güzel kadını olarak betimlenir. Daha sonraki dönemde Pers prensleriyle evlendirilen ve Pers-Roma savaşı sırasında öldürülen kız kardeşlerinin cenazelerini de buraya, annesinin anıt mezarına gömdürmüştür.
Karakuş anıt mezarında, 4 Kommagene kraliçesinin mezarı bulunmaktadır. Mezar bölgesinin çevresi M.Ö. 38-36 yılları arasında surlarla çevrilmiş, ancak Romalılar tarafından bölge işgal edildiğinde bu mezar alanı da tahrip edilmiştir.
Arsameia Ören Yeri (Nymphaios Arsameia’sı)
Adıyaman’a 60 kilometre, Nemrut Milli Parkı’na da 10 dakika mesafededir.
Arsameia; M.Ö. 3. yüzyılda Kommagene’lerin atası Arsames tarafından Kahta çayının (Nymphaios) doğusunda, Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuştur. Kutsal alan (hierothesion), krallığın yazlık başkenti ve idare merkezidir.
Burada ışık tanrısı Apollon-Mithras kabartması ve Kral Antiochos ile Herakles tokalaşması kabartması yer alır.
Mitras Kabartması
Yazıtın üst kısmında ışık tanrısı Apollo-Mitras’ın kabartması bulunur. Kabartma üzerinde işlenen figürün başında Pers krallığı Başlığı olan “Tiara” bulunmaktadır. Tiaranın tam arkasında, ışınların saçıldığı bir güneş kursu yer almakta ve burada bir Pers Tanrısının betimlendiğini göstermektedir. Uzun bir kaftan giydirilmiş olan betimin sol elinde, Perslerin adak ve törenler sırasında kullandıkları demet olan “baresman” bulunmaktadır.
Dexiosis (Tokalaşma) Steli
Ayin platformu üzerinde tanrı ve kral (Antiochos-Herakles) selamlaşması (tokalaşma) kabartması bulunur. Antiochus, sivri uçlu kral tacı ile, Herkül ise sakalı ve elindeki sopasıyla bilinir. Antiochus, burada yarı tanrı olan Herkül ile aynı boyda yapılmış, hatta kafasına taktığı taç ile kendisini ondan üstün kılmıştır. Herkül’ü üzerinde adeta bir fakir gibi tamamen çıplak yaptırmış, kendisini de gücün ve zenginliğin simgesi olan pelerinleri de kat kat giymiş şekilde tasvir etmiştir. Antiochus elinin tokalaşırken Herkül’den üstte durması da egonun açıkça bir ifadesi.
Bölgede biri içecek ve gıdaların depolandığı, diğeri dinsel işlevli olan basamaklı kaya dehlizi şeklinde mağaralar bulunur.
Mağaraların üzerinde Anadolu’nun en büyük dini sosyal içerikli Grekçe yazıtı vardır.
Yazıtta Kommagene kralı I. Antiochos’un, babası Mithradates Kallinikos’a ait bir kült yeri “herezyon” yaptırdığı, burayı müşterek bir kültün icrası için büyüttüğü ve güzelleştirdiği anlatılmıştır. Kutsal mezar yerinin Kahta çayının kıyısındaki Arsemia’nın kenar semtinde bulunduğu belirtilmektedir. Böylece o zamana kadar bilinmeyen ve edebi metinlerde de adı geçmeyen bir kraliyet merkezinden ilk kez söz edilmektedir. Yazıttan anlaşıldığı üzere, Mithradates hayatta iken mezarının bulunduğu bu kutsal alanı düzenlemiş, oğlu I. Antiochos bu yeri daha da güzelleştirmiştir. Antiochos ve babasının yüceltilmesi için rahipler görevlendirilmiştir. Baba ve oğulun doğum günleri, her yıl kurbanlar ve şenliklerle tüm yurttaşlarca kutlanacak, şenliklerin giderleri de rahiplerin yönettikleri krallık mülkünden karşılanacaktı.
I. Antiochos’un babası Mithiridates’e ait mezar yeri olan en üst kısımda ayrıca saray kalıntısı bulunur. Yapılan saray kazılarında çok sayıda heykel parçası, bir kraliçe ve Antiochos başı bulunmuştur. Bu antik alanda, yoğun kazı çalışması olmamıştır. Son kazı çalışması 1973 yılında tamamlanmıştır.