1. Gün 9 Ağustos 2014 Cumartesi
8:30 Onur Air ile İzmir-İstanbul arası uçuyoruz. Ardından 13:30 Singapur havayolları ile Singapur’a hareket ediyoruz. Yaklaşık 650 kişilik bir uçaktayız. Uçak kapısında geleneksel kıyafetler giymiş üç güzel hostes karşıladı bizi.
Biri bilet numarama bakıp koltuğuma kadar refaket etti. Uçak daha kalkmadan sıcak havlu servisleri başladı. Yemek servisinin ardından güleryüzlü hostesler sürekli dolaşıp çerez, sandviç, cips, meyve ve içecek ikramında bulundular. Yolculuk yaklaşık 11,5 saat sürüyor. Yerel saat ile 5:45’te Singapur’a varıyoruz. Havaalanının yolcu salonları güzel. Yatak şeklinde koltuklarda biraz uyuyoruz.
Yine Singapur havayolları ile 7:15’te Bangkok’a uçuyoruz.
2. Gün 10 Ağustos 2014 Pazar
8:40’da Bangkok’a varıyoruz. Burada rehberimiz Alper bey ve yerel rehber Rina karşılıyor bizi. Panoramik şehir turu yapacağımız minibüse doğru ilerlerken havaalanında şeker pembesi ve sarı-yeşil renkli taksiler dikkatimizi çekiyor. Şehrin rengi arabalara da yansımış. Bakmaya doyamıyoruz.
Minibüse gelince şoförümüz çiçeklerle karşılıyor bizi.
Araçtaki kısa tanışmanın ardından şehir turuna başlıyoruz. Grubumuz 16 kişi. Sadece 4’ü erkek 🙂 Alışverişin bolca yapılacağı bir tur için güzel bir başlangıç. Yaşasın kadınlar dayanışması!
TAYLAND
Tayland; Türkiye saatinden 4 saat ileride.
Para birimi baht. 100 baht yaklaşık 7tl.
Eski adı Siam olan Tayland bir krallık. Tayland’da tartışmasız değer verilen, sevilen iki unsur var. Budizm ve kralları.
Kral sevgisinin Budizmden geldiğini söylüyor rehberimiz. Kutsal, ruhani olarak değerlendiriyorlar. Ve kral hakkında ileri geri konuşan yerli ve yabancı birkaç kişinin aldığı cezalardan bahsetti. Dünyanın en zengin kralı Tayland kralı imiş. Parasını harcamayıp biriktiriyormuş. Ülkedeki altın madenlerinin işletimini istediğine veriyormuş.
Yine Budizm ve krallarına sevgileriyle ilgili olarak şehirde dikkat çeken iki özellik var:
Birisi; evlerin bahçelerinde ruh evi denen ölmüş yakınlarının ruhları için yaptıkları ev benzeri maketler. Ölmüşlerinin ruhlarının buraya gelip yemesi için yiyecek bırakıyorlar ve her gün tazeliyorlar. Ruhların kendilerine yardım edeceğine inanıyorlar.
Diğeri de; şehrin her tarafında asılı kral ve ailesinin fotoğrafları.
Kralları 86 yaşındaymış. 1946’dan beri görevdeymiş. Dolaşan dedikodulara göre kraliçe hasta imiş. O nedenle iyileşeceğine inanılarak çok sayıda resmi şehrin her yerine asılmış. Yine Tayland’da anneler günü olarak kraliçenin, babalar günü olarak ise kralın doğum günü kutlanıyormuş. Bu günlerde içki satışı yasaklanırmış.
Bangkok
Bangkok nüfusu 16 milyon. % 95 budist, % 4 müslüman, % 1 hristiyan ve hindu yaşıyor. Şehirde yaklaşık 400 budist tapınağı, 55 cami, 10 kilise, 2 Hindu tapınağı, 2 sinagog varmış.
Bangkok; Taycada “Melekler Şehri” demekmiş. Resmi adı çook uzun. Ezberlemek değil okumak bile zor.
Bangkok için 3 mevsim var diyorlar: Hot, hoter, hotest.
En son mayıs 2014’te darbe olmuştu Bangkok’ta ve biz gezi için biraz tedirgin olmuştuk. Burada darbeler sık yapılırmış ve kanlı olmazmış. Geçmiş zamanda yapılan bir darbenin dışında hiçbir darbe krala karşı yapılmamış. Yönetime karşı yapılıyormuş ve kralın bilgisi dahilinde oluyormuş. Farklı ülkeler, farklı gelenekler, yaşamlar. Değişik ülkeler görmek, tanımak insanın ufkunu açıyor.
Bankok şehir turuyla gezimize başlıyoruz. Choa Phraya nehri şehri ikiye bölüyor. Doğu bölgesi yeni şehir. Finans merkezi. Batı bölgesi ise varoş.
Taycada wat, tapınak demek.
Wat Traimit (Altın Budha)
700 yıllık oturan budha. Heykel ilk yapıldığında som altından yapılmış. 3 metre boyunda, 5,5 ton ağırlığında. Ancak yağmacılardan korkulduğu için dışı çimento ile sıvanmış. Bu arada heykel kralların isteklerine göre zaman zaman yer değiştirmiş. Heykelin altından yapıldığı gerçeği az sayıda halk tarafından biliniyor ve nesilden nesile aktarılıyormuş. Ancak öyle bir an gelmiş ki herhalde gerçeği bilen kimse kalmamış. Ve 50 yıl kadar önce yer değişimi için taşınma sırasında vinçten düşünce gerçek ortaya çıkmış.
Tapınaklara girerken camide olduğu gibi ayakkabılar çıkarılıyor. Tek farkı ayakkabılarınızı sağlama almaya gerek yok. Rehberimiz böyle hırsızlıkların olmadığını söylüyor. Ve çok açık kıyafet ile girilmiyor. Yeşil sabahlık benzeri bir kıyafet veriyorlar.
İçeride ibadet eden, budhaya yiyecek, turuncu paketlerle hediye sunan insanlar vardı. Ağaca da paralar takmışlar. Dilekleri diliyorlar.
Tapınağı gezerken fotoğraflarımızı çeken kızın çıkışta magnet üzerine bastırdığı fotoğrafımız ile bizi beklediğini gördük. Aldık tabii.
Wat Poa (Yatan Budha)
Bangkok’un en büyük tapınağı. “Kraliyet Tapınağı”dır. Şehirdeki en popüler tapınak.
Son birkaç seneye kadar kralların yaşadığı “Grand Palace” ile komşu. (Grand Palace’da taht odası, tapınak ve silah müzesi gezilebiliyormuş).
Tapınak aynı zamanda Tayland’ın ilk üniversitesi ve geleneksel Thai masajının doğduğu yer olarakta biliniyor. Daha önce astroloji ile ilgili derslerin verildiği tapınakta daha sonraları tarih ve tıp bilimini bir araya getirerek önemli bir meditasyon ve geleneksel masaj eğitim merkezi kurulmuş.
1700’lerde I. Rama tarafından Bangkok başkent ilan edilmiş ve birçok tapınak yapılmış. 1782’de daha önceden var olan bu tapınak yeniden yapılandırılmış.
Altın varak kaplı anıt 15 metre yüksekliğinde 43 metre uzunluğundadır. Sağ kolu üzerine uzanmış şekildedir.
3 metre yüksekliğinde ve 4.5 metre enindeki ayaklarının altında sedef kakma ile yapılmış 108 uğurlu sembol bulunmaktadır.
Koridorda bulunan 108 adet bronz kase Buda’nın 108 hayırlı durumunu simgeliyormuş. Ziyaretçiler bu kaselere para atarak kendilerine şans ve iyilikler getireceğine inanırlar. Bu para hem Wat Poa’nun korunması hem de rahiplerin ihtiyaçları için kullanılıyor.
Budist rahipler kadınlardan uzak bir hayat sürüyorlar. Onlara dokunmak yasak. Otobüslerde ön koltuklar onlara ayrılmış. Araca rahip bindiğinde önde oturanlar kalkıp yer veriyormuş. Rahipler halkın kendilerine sunduğu yiyecekleri yiyorlar.
Budizmde baş kutsal. O yüzden bizde olduğu gibi çocukların başını okşayarak sevmek hoş karşılanmıyormuş.
Wat Pho’nun geniş bir bahçesi var. Burada ilginç mimaride yapılar mevcut. Yapıların bir kısmi krallar, soylular ve önemli kişilerin mezarı. Ayrıca bir de şapel var.
Rengarenk seramikler
Tayland’da askerlik görevi yanı sıra watlarda eğitim aldıkları bir dönem oluyormuş. Ancak bu şekilde adam oldukları düşünülüyor. Bizdeki “askerliğini yapmayana kız vermem” gibi onlarda da bu eğitim geçerliymiş. Aynı eğitim kadınlar için de varmış ancak onlar daha geç yaşlara kadar bunu sarkıtabiliyorlarmış. Bahçeyi gezerken yarı kapalı bir alanda oturan, yatan kadınlar gördük. Yaşları 45-60 arası idi. Onlar bu eğitim için yaklaşık 3 aylığına buralara geliyor, kendilerine sunulan yiyeceklerle yaşayıp ruhaniyete eriyorlarmış.
Minibüsle şehir gezimizde Demokrasi Meydanı, Kraliyet caddesi ve Devlet Konukevi’ni görüp konaklayacağımız Century Park (4 *) Otele geliyoruz.
Extra tur olan Sea Food Restaurantta yemek ve gece pazarı Pat-Pong turuna katılmayıp eşyalarımızı odaya bırakıyor, yedi kişi organize olup chatuchak pazarına gitmeye karar veriyoruz.
Otelimiz BTS skytraine 5 dakikalık mesafedede olduğundan trenle chatuchak’a gidiyor ve alışveriş çılgınlığını başlatıyoruz.
Chatuchak Pazarı
Çok büyük bir Pazar. Burada her çeşit markanın iyi veya kötü çakmaları bulunuyor. Ama anlamak çok zor. Bangkok’ta her şey pazarlıkla. Satıcıların ellerinde hesap makinası. Malın fiyatını sorduğunuz anda fiyatı oraya yazıyor ve siz nazlandıkça daha düşük sayılar yazıyor. Arada size veriyor sen ne kadar verirsin diye. Olmazsa olmaz bir ritüel bu. Sadece fiyatını sormak istemişken kendimi çanta pazarlığında buluyorum ve anlamadan bir çanta sahibi oluyorum. Birçok alanda rahatsız edici yemek kokuları var. Gülfem (çook sevdiğim eltim) bu konuda uyarmıştı ama yapacak bir şey yok tabii. Hediyelik eşyalar alıyorum bol bol.
Saat 18:30’da Pazar yanındaki parkta diğer arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Buradan metroya binip Pat-Pong gece pazarına yakın bir yere geliyoruz. Mc Donalds’ta karnımızı doyuruyor yeni alışverişler için enerji topluyoruz.
Pat-Pong Gece Pazarı
Pazar gece 3’e kadar açıkmış. Tek bir sokak üzerine kurulmuş bir Pazar. Pazara girişte diğer arkadaşlardan ayrılıyoruz. Burada özellikle saatler dikkatimizi çekiyor. Bana ve Ali Vefa’ya saat alıyoruz. Pazarın kurulduğu yol boyunca go go barlar müşterilerini bekliyor. Burası erkek müşterilerin yanı sıra bayan turistlerin de ilgisini çeken onların da girebildiği yerler. Gece çok geçe kalmadan otele dönmeye karar veriyoruz.
Bangkokta her şeyde olduğu gibi taksi ve tuk tuk adını verdikleri bir çeşit motor taksi de pazarlıkla. Taksiler taksimetre açmıyor. Çünkü 35 bahtla açılan taksimetrede her km başına 1-2 baht yazıyor ve bu da çok düşük bir ücrete denk geliyor. Kabaca söylersek şehir içinde 200 bahttan fazlası kazıklanmak oluyor. 180 baht verip otele dönerken hoşumuza giden bir tuk tuk deneyimi yaşıyoruz.
(Otelimiz Century Park Hotel.)
Ertesi gün diğer arkadaşların daha pahalı olması gereken taksi ile 150 bahta döndüklerini öğreniyoruz:). Pazarlık gücümüzü sorgulamamız gerek.
3. GÜN 11 Ağustos Pazartesi 2014
Güne hazırız.
Bugün extra tur olan “Yüzen Çarşı” (Floating market) turuna 12 kişi ile katılıyoruz. Normalde 50 euro olan turda, yemek programdan çıkarıldığı için 30 euru ödüyoruz. Otobüse binip önce Hindistan Cevizi ormanına uğrayıp bunlarla yapılmış hediyelik eşyalara göz atıyoruz. Aslında çok gereksiz bir aktivite ama Allahtan fazla zaman kaybetmiyoruz.
Yüzen Çarşı
Ardından otobüsle nehir kıyısına geliyoruz. Burada araçtan inip altılı gruplar halinde uzun kuyruklu kayıklara biniyor ve kanallar içinde ilerliyoruz.
Evlerin bahçelerinde ruh evleri ve Tayland bayrakları var.
Bahçelerde askılara asılmış kıyafetler görüp önce satılık olduğunu düşünüyorum. Fakat sonra her yerde göreceğim bu manzaranın ne olduğunu anlıyorum. İnsanların gardropları yok. Kıyafetlerini bu şekilde muhafaza ediyorlar.
Varış noktamıza geldiğimizde inip yarı açık bir alışveriş dükkanına giriyoruz.
Etraf kanallar içinde kayıklarında tropikal meyveler, yiyecekler satan insanlarla dolu. Bir taraftan da satmak için soydukları meyveleri ya da pişirdikleri yemekleri yiyorlar.
Her taraf pazar yeri. Alış-veriş, yeme, eğlence bir arada.
Renkli, hareketli bir alemdeyiz.
Ancak yemekler bize göre değil.
Piton yılanı ile 100 bahta fotoğraf çekildiğini görünce koşturup biraz da tırsarak elime aldığım yılanla gülerek poz veriyorum Vefa’nın objektifine.
Burada ayrılıp “Tik ağacı atölyesi”ne gidiyoruz. Yapılan müthiş oyma eserleri seyrediyor ve yanlarında poz veriyoruz.
Gems Mücevher Mağazası
Sırada mücevher mağazası var. Girişte pırlanta yapımı ile ilgili kısa bir film seyrediyoruz. Ardından çeşit çeşit pırlanta, zümrüt, mercan, altın, gümüş ve incinin sergilendiği salona görevli refakatçılarımız ile alınıyoruz. Önce beyaz altın ve pırlantadan oluşan 20-40 milyarlık takıları görünce gözlerim fal taşı gibi açılıyor. Ama sonunda uygun fiyatlı, altın kullanılmadan tasarlanmış gerçek incilerin aradığım taraf olduğunu anlıyorum. 8 parça beyaz ve siyah inciyi yaklaşık 300 liraya alıyoruz.
Bangkok’a geziye gelip ayak masajı yaptırmamak düşünülemez. Biz de otele gelip eşyaları bıraktıktan sonra otel civarındaki bir masaj salonunda Vefa’yla kişi başı 200 bahta 40 dakikalık ayak masajı yaptırıyoruz. Bu akşam rehberimizle bir gece turu attıktan sonra rotamız Asiatique gece market. Burası Forum Bornova’nın minyatürü tarzında bir yer. Alışveriş mağazaları var ve pazarlardan daha kaliteli mallar satılıyor. Yemek yiyip bir iki salınıp, bir-iki alışveriş yapıp dönmeye karar veriyoruz. Çünkü durduğumuz müddetçe alışveriş yapıyoruz. Çıkışta taksiler taksimetrelerini açmamakta kararlı. 350 bahttan götürmek istiyorlar. Biz de biraz daha yürüyüp caddeye çıkıyoruz. Taksi beklediğimizi gören polis bizi alışveriş merkezindeki taksilere yönlendirmek istiyor. Onların taksimetrelerini açmadığını söylüyorum. Bize yardımcı olmaya çalışıyor. Bu arada durdurduğumuz taksiciye –polis sayesinde- taksimetre açtırıyoruz. 80 baht tutan ücret için 120 baht veriyoruz içimizden gelerek.
Yarın Phuket’e yolculuk var.