TEMMUZ 2016 İSVEÇ
Ailece Ramazan Bayramı için en iyi tatil seçeneğinin İskandinavya turu olacağına kanaat getirdik. Böylece yaz aylarında kavrulan İzmir’den bir müddet uzaklaşma fırsatı bulacaktık. Hemen bize uygun olabilecek bir tur ayarladık.
Gezeceğimiz bu üç ülke bir çok bakımdan birbirine benziyor. Özgürlük, insana ve doğaya saygı, zenginlik gibi. İsveç ve Danimarka Avrupa Birliğine girerken Norveç girmemiş. Ancak üç ülke de euroyu kabul etmeyip kendi ülke kronlarını kullanıyorlar. Sembolik olarak monarşi ile yönetilen bu ülkeler sosyal devlet anlayışına sahip.
Rehberimiz bu üç ülke için güzel bir benzetme yaptı. İsveç; şehir, Norveç; köy ve Danimarka; kasaba gibidir.
1. GÜN: 1 TEMMUZ 2016 CUMA
Sabah 5:40 THY uçağı ile İzmir-İstanbul uçuşunun ardından 9:00 İstanbul-Stockholm uçuşu için yine THY uçağına biniyoruz. 55 dakikalık bir rötarın ardında 2 saat 50 dakikalık bir yolculukla Stockholm’e varıyoruz.
Bizden 1 saat gerideler.
19 derece sıcaklık ve güneşli bir hava karşılıyor bizi.
Gündüzler bu mevsimde 18 saat.
İSVEÇ
Avrupa’nın beşinci büyük ülkesi İsveç; 9 milyon nüfusa sahip. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Kişi başı milli gelir 65 bin dolar. Ama yaşantıları oldukça mütevazi.
Ülkede özgürlük neredeyse sınırsız. Tabii başkalarınınkini kısıtlamadıkça. Sakin ve huzurlu. Gürültü yapmak suç. Kadınlara verilen değer çok fazla.
İsveçceye ilave olarak hemen herkes İngilizce konuşuyor.
Feminizmin başladığı ülke.
Bu arada bayanlarının çok güzel olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Ülkede sembolik de olsa Kraliyet Ailesi var. Parlamenter monarşi ile yönetiliyor.
Nüfusun çoğu Luteryan.
Ericsson bu ülkenin markası.
Para birimi İsveç Kronu (SEK). Yaklaşık olarak 3 SEK=1 TL
Dünyanın en pahalı ülkelerinden.
Gezi için gidildiğinde kredi kartı kullanmak en doğru olanı. Ya da İsveç kronlarını Türkiye’den alıp gitmek. Euroları krona bozdurmak istediğinizde % 15-25 arası komisyon alabiliyorlar.
Metro T harfi (Tunnelbana) ile gösteriliyor. Herşey gibi ulaşım da pahalı.
Biraz isveçce; krykan:kilise gatan:sokak huset:ev holm:ada demek
İSVEÇ TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
Vikingler ve Hıristiyanlık
Vikingler (800-1050); İsveç’ten başlayıp Baltık kıyısı boyunca Rusya’ya kadar uzanan nehirlerde yağma yolu ile ticaret yapan barbarlardı.
İlk olarak 9. yüzyılda misyonerler vasıtası ile Hıristiyanlık ile tanıştılar.
Krallığın Kuruluşu
İsveç’te 1000 civarında vilayet birleştirildi ve tek çatı altında toplandı. 1280’de Kral Magnus Ladulas soyluluğun kuruluşu ve derebeylik sitemi ile ilgili yasayı çıkardı.
Hanseatik Dönem
14. yüzyılda ticaret Alman şehirleri arasında gelişmişti. 16. yüzyılın ortasına kadar Hansa Birliği olarak bilinen bu topluluk İsveç ticaretine yön vermiştir. Bu sayede bir sürü şehir kurulmuştu. Ancak büyük veba salgına bu olumlu ticareti baltalamış ve nüfusta düşüşe neden olmuştur.
Kalmar Birliği
1389’da Danimarkalı Kraliçe Margaret; Danimarka, Norveç ve İsveç krallıklarını birleştirdi. Böylece bu üç ülke 1397’de Kalmar Birliğini kurdu. Ancak 1520’de tahta geçen Danimarkalı Kral II. Christian İsveç Milliyetçi grubunun 80 soylusunu öldürttü ve 8 kasım 1520’de Stockholm Katliamını gerçekleştirdi. Bu olay 1521’de II. Christian’ın görevden alınmasına ve gücü İsveçli bir soylu olan Gustav Vasa’nın eline almasına sebep olan isyanı alevlendirdi. Gustav Vasa 1523’te kral seçildi.
Vasa Dönemi (1523-1560)
İsveç devletinin kurumları oluşturuldu. Kilise kamulaştırıldı. Birçok şehir imar edildi.
Günümüz
1921 yılı İsveç’te demokrasinin kesin olarak kendini gösterdiği yıl sayılıyor. 1919 yılında parlamentonun aldığı bir kararla, genel ve eşit oy hakkı tanınmış. Bu karardan sonraki ilk parlamento seçimi iki yıl sonra yapılmış. 1921 seçimlerinden sonra beş kadın milletvekili parlamentoya girmiş. Son yıllarda milletvekillerinin % 45’ini kadınlar oluşturuyor. Belki de o yüzden bu kadar zengin ve yaşanası bir ülke:)
STOCKHOLM
Kuzeyin Venedik’i deniyor. Bugün daha çok gezi amaçlı olarak kullanılan kanallar eskiden bu ticaret yolundan geçen gemileri denetlemek, vergi alabilmek için kullanılıyormuş. Bunu da kanallara çaktıkları kazıklarla düzenliyorlarmış. İsmini de bu kütüklerden almış. Stock; tahta veya kütük, holm; ada demek. Şehrin Birger Jarl tarafından İsveç’i yabancı düşman donanmalarından kurtarmak için kurulduğu düşünülüyor.
Özgürlüğün üst düzeyde yaşandığı şehir bu nedenle göç alıyor ve her geçen gün biraz daha kozmopolitleşiyor.
Gerçek bir hikaye: 1963 yılında İsveç’e göçmen alınacakmış. Hangi ülkeden alınsın diye bir araştırma yapıyorlar. Çeşitli ülkelerin örf ve anenelerini incelediklerinde annenin evde hakim rol oynaması nedeni ile Türkleri kendilerine daha yakın buluyorlar. Bu nedenle göçmenlerin Türkiye’den alınmasına karar veriliyor. Bu arada İsveç’in Ankara büyükelçiliğinde çalışan Türk bekçi; Konya Kululu. Bu haberi alır almaz kendi memleketlilerine haber veriyor ve İsveç’e giden kafilenin hemen hepsi Kululu vatandaşlardan oluşuyor. Bu nedenle İsveçliler Kulu’yu İstanbul gibi büyük bir şehir zannediyormuş.
Şehirde 70 müze, 100 sanat galerisi ve 38 park bulunuyormuş. Şehrin üçte biri orman, üçte biri su ve üçte biri karadan oluşuyor.
Şehir; Malaren Gölü ve Baltık’ın birleştiği noktada 14 ada üzerinde kurulmuş kurulmuş. Adalar 57 köprü ile birbirine bağlanıyor.
Yaklaşık 1 milyon nüfusa sahip Stockholm dünyanın en yaşanılası şehirlerinin başlarında yer alıyor.
(Serdar Dündar’ın sitesinden aldığım bu harita şehrin merkezini ve turistlerin gezeceği bölgeleri göstermesi açısından çok yararlı oldu.)
Kuzeyde şehir merkezinde ana karada yer alan Norrmalm ve Östermalm.
Norrmalm: Santral istasyon, Belediye binası (City hall), Kültür evi, Konser salonu, Ulusal müze ve Opera bu alanda bulunuyor. NK ve Ahlens gibi meşhur mağazalar başta olmak üzere bir çok alışveriş mekanı burada. (Norr:kuzey demek)
Östermalm: Tarih müzesi, bilim ve teknoloji müzesi gibi çok sayıda müze bulunmakta. (Öster: doğu)
Gamla Stan: Eski şehir merkezi olan ada; tarihi yapısı nedeni ile turistlerin tercih ettiği bölge.
(Gamla: eski, stan: kasaba)
Skepssholmen adası: Modern müzeye ev sahipliği yapıyor.
Djurgarden adası (Kraliyet adası): Vasa müzesi, Skansen açık hava müzesi, ABBA müzesi bu adada bulunuyor.
Södermalm: En hareketli yerlerden. Alış-veriş merkezleri, otel, kafe, barlar bulunmakta. (Söder: güney)
Stockholm’e tepeden bakan, güzel manzaraya sahip birkaç yeri de yazımın başında belirtmek isterim.
İmkanınız olur önce buralara gidebilirseniz şehrin konumuna daha hakim olabilirsiniz.
Ana kara üzerinde Östermalm’in doğusunda Kaknastornet (Kaknas kulesi): 155 metre yüksekliğindeki televizyon kulesinden her mevsim ve hava koşulunda güzel görüntü almak mümkünmüş. Kulede restoran da bulunmakta. Kuleye çıkış ücreti: 60 SEK. Biz buraya gitmedik.
Belediye Binası Kulesi: Norrmalm’den yandaki adaya Stadshusbron köprüsünden geçer geçmez karşımıza çıkıyor. Kulesi 106 metre yüksekliğinde.
Södermalm’de ise 4 yer var.
Katerinahissen (Katerina asansörü): Gamla Stan’dan köprüyle Södermalm’e geçer geçmez Slussen’de karşınıza çıkıyor. Buradan gece manzarası özellikle tavsiye ediliyor.
Fjallgatan tepesi: Katerina asansörünün doğusunda bulunuyormuş. Gitmedik.
Montelius terasları: Gamla stan’dan Södermalm’e girildiğinde sağ tarafa (batı) yürüyerek, kafe, bar ve şirin evlerin olduğu güzel sokaklardan geçerek ulaşılıyor. Hafif yükseklikteki tepe teraslardan Gamla Stan ve şehrin kuzey yakası panoramik olarak seyredilebiliyor. Ayrıca bu teraslarda banklar ve önünde masalar da bulunuyor. Sırt çantanızda yiyecek bir şeyleriniz varsa bir taraftan eşsiz manzarayı seyrederken bir taraftan da atıştırabilirsiniz.
Montelius teraslarından yeni go-prom ile manzara denemeleri
Ericsson Globe: Orijinal adı Stockholm Globe Arena. Södermalm’in güneyine bulunuyor. Şu anda dünyanın en büyük yarım küre binası. Bizim kaldığımız Quality Hotel Globe’un bir parçası. Otelin kahvaltı salonunun bir bölümü bu binanın salonuna bakmaktaydı. Oldukça ilginçti. 1989’da yapılmış binada 2000 ve 2016 eurovision şarkı yarışması yapılmış. Çeşitli konserlere ev sahipliği yapıyor.
Ericsson Skyview ile küre şeklinde bir asansörle 130 metre yüksekliğine, yarım küre şeklindeki binanın tepesine çıkılıp şehir manzarası seyrediliyor. Asansörler 10 dakikada bir kalkıyor. Her gün 9:00-21:00 saatleri arası açık. Ücret 150 SEK.
Evet artık sıra şehri tanımaya geldi.
Norrmalm’den Gamla Stan’a geçerken arada küçük bir adacık var: Helgeandsholmen adası. Norrmalm’den Riksbron (Ulusal köprü) vasıtası ile bu adacığa geliyoruz.
Sağda Riksdagshuset (Parlamento binası) bulunuyor. Ayrıca doğu tarafında da Stockholm Ortaçağ Müzesi (Medeltids museum) var.
Gamla Stan
Ardından sabırsızlıkla Gamla Stan’a geçiyoruz. Unesco dünya mirasında yer alıyor. Tarihi binalar, üç yüz-dört yüz yıllık evler, zevkli alış veriş dükkanları ile turistlerin en çok vakit geçirdiği bölge. Motorlu araç giremiyor.
Solda Kraliyet sarayı (Kunglika Slottet) (Royal Palace) karşılıyor gelenleri. İsveç kralının resmi ikametgahı ve ana kraliyet sarayı. Bu alanda ilk bina Malaren Gölü’nü korumak için 13. yüzyılda Birger Jarl tarafından yapılmış ve iç kulesi olan bir kaleymiş. Daha sonra saraya dönüşmüş.
16. yüzyıl sonlarında Kral III. Johan eski kaleyi Rönesans stilinde saraya dönüştürmek istemiş. 1692-1697 yılında çalışmalar yapılmış. Ancak bittiği sene yangın çıkmış. 63 yılda tekrar restore edilmiş.
Saray İsveç Silahlı Kuvvetleri mensuplarından oluşan Kraliyet muhafızları Hogvakten tarafından korunmaktadır. Öğlenleri de nöbet değişim törenleri yapılıyormuş.
Sarayın 1430 odası var. 4 cepheli. Doğu; kraliçeyi, batı; kralı, güney; ulusu, kuzey; kraliyeti temsil ediyormuş.
Faal olarak kullanılan sarayın bir kısmı da müze olarak işlev görüyor.
Zamanında tüccarlar ve asilzadeler saray etrafında oturuyormuş.
Sarayın güneyinde Storkyrkan (Büyük Kilise); kraliyet ailesinin düğünlerinin yapıldığı kilise.
Kiliseyi solumuza alarak Trangsund caddesinde ilerlediğimizde Nobel Müzesi’ne geliyoruz. Nobel
ödülleri ile ilgili bilgilerin bulunduğu bir müze. Dıştan görülmesi yeterli bence. Müze Stortorget’e bakıyor.
Nobel Müzesi
Stortorget (Büyük Meydan)
Adanın en kalabalık yeri. Yine yeni go-promla geniş açılı bir fotoğraf çekiyorum. (Bunun dışındaki, yazıdaki hemen tüm fotoğraflar eşime ait. Zaten biraz puslu çekmişim. Benim çektiğim belli oluyor yani).
Meydana bakan eski evler ve şirin kafeler var.
Kafelerin birinde oturup rehberimizle tarihi mekanda sohbet ederek kahvemizi içiyoruz.
Meydanın ortasında 1778’de yapılmış bir çeşme mevcut. Çeşmenin kaidesinde Stockholm Katliamını gösteren figürler yer almakta. Katliam bu meydanda gerçekleşmiş.
Meydana açılan eski dar sokaklarda geziniyoruz. Tarihi binalarla süslü sokaklarda gezmek çok heyecan vericiydi. Her bir sokak ayrı güzeldi. Stockholm’de cam işçiliği de çok gelişmiş.
En dar sokağı da bu: Marten Trotzigs Grand.
Gamla Stan’ın yanında Ridderholm yani Şövalyeler Limanı Adası var. Hollandalı, İngiliz ve Danimarkalı üçü kadın yedi şövalye burada toplanırmış. Toplanma yeri günümüzde Denizcilik Müzesi. Otobüsle geçerken görebildik.
Belediye Binasının önünden Şövalyeler Limanı Adası. Solda Denizcilik Müzesi ve sağ tarafta Ridderholm Kilisesi. Kraliyet ailesinin cenazeleri bu kiliseye gömülüyormuş.
Bu arada metrolarının da güzel ve sanatsal özellikte olduğunu söylemeyi unutmayalım. Otelimizde kısa bir dinlenme sonrası 19:00 gibi şehirde bir metro turu yapıyoruz.
Södermalm’de Slussen’den yürüyerek Montelius teraslarına ilerliyoruz.
Şiir gibi dar ve alımlı sokakların tadına vara vara yürüyoruz.
Gamla Stan ve Şövalye Limanı Adası panoramik görünümü enfes. Sol tarafta Şövalye Adasında Ridderholmes Kilisesi.
Saat 21:30 civarları. Gündüzlerin uzun olduğu dönemdeyiz. Beyaz geceleri yaşıyoruz doya doya.
2. GÜN: 2 TEMMUZ 2016 CUMARTESİ
Bugün etraftaki diğer adaları ve müzeleri gezeceğiz.
Djurgarden Adası (Kraliyet Adası)
Sabah önce Djurgarden Adasına’na gidiyoruz. Kralın yazlık sarayı burada bulunuyor. Tabii bu adada oturanlar da kalbur üstü insanlar.
Burada bulunan belli başlı müzeler ve gezi yerleri:
Vasa Müzesi
Skansen Açık Hava Müzesi
Abba Müzesi
Tivoli lunaparkı
Nordiska (Kuzey) Müzesi
Vasa Müzesi:
Müze fiyatları: Erişkin: 130kron, Öğrenci:100kron, 18 yaş altı ücretsiz
İsveç kralı II. Gustav Adolf bir savaş gemisi siparişi veriyor. Tahttaki Vasa soyunun arması olan Vasa ismi veriliyor gemiye. Vasa’nın, İsveç Deniz Kuvvetlerinin en önde gelen gemilerinden olması planlanıyor. İsveç’in 20 kadar savaş gemisi vardı ama onların hiçbirinde Vasa kadar çok ve ağır silah yoktu. Yapımı 2 yıl sürüyor. Hollandalı gemi yapımcısı Hybertsson’un nezaretinde başta marangozlar, doğramacılar, heykeltraşlar olmak üzere esnaf dahil dört yüz kişi çalışmış veya yardım etmiş. II. Gustav geminin bitmesi için acele ettirmiş. Vasa’nın planları gemi üzerinde çalışma başladıktan sonra değiştirilmiş. Kral bordoda normalden daha fazla sayıda top bulunmasını istemiş.
Gemi suya indiği ilk gün yani 10 ağustos 1628’de, tersaneden çıktıktan sonra çıkan şiddetli rüzgar nedeni ile bir-iki yüz metre yol aldıktan sonra yan yatarak batmış. 150 tayfadan otuz-elli kadarı da kendisiyle birlikte sulara gömülür.
Özel araştırmacı Franzen 1950’lerin başında Vasa’yı aramaya başlıyor. Tuzlu sularda gemileri yutan gemi kurdu, Baltık sularının acı olması nedeniyle orada bulunmuyor. Ve bu nedenle Vasa deniz altında korunarak kalıyor. Franzen sayesinde 1956’da bulunan gemi yıllar süren hazırlıklardan sonra 1961’de –denize açıldığından 333 yıl sonra- yüzeye çıkarılıyor.
İsveç’in gurur duyacağı bir büyük savaş gemisi olarak tasarlandığı için hiçbir masraftan kaçınılmamış. Sanat eseri niteliğinde süslerle bezenmiş.
Orijinal parçaların % 95’i korunmuş.
Vasa dünyadaki ayakta duran tek 17. yüzyıl gemisi.
Vasa ile birlikte 700 heykel de dahil olmak üzere 14000 parça tahta cisim kurtarılmış. Teker teker korunup orijinal yerlerine bir yap boz yapımı disiplininde yerleştirilmiştir. Heykeller dini kahramanları, Roma imparatorlarını, deniz yaratıklarını, Yunan tanrılarını vb. temsil ediyorlardı.
Vasa bu içerikleri ile benzersiz bir sanat eseri olarak bu amaca uygun olarak yapılmış müzesinde sergilenmekte.
Müzede; sergiler ve gemi ile ilgili film gösterisi de bulunuyor.
.
Vasa’dan çıktıktan sonra arkasında yine başka bir müze var.
Nordiska Müzesi
Dünyanın en önemli Açık hava halk bilimi müzesi. Etnografik ve tarihi malzemeler sergileniyor.
Skansen’e doğru yol alırken karşımıza Biyoloji Müzesi çıkıyor.
Fotoğrafını çekiyoruz hemen.
Skansen Açık Hava Müzesi
Giriş 180 SEK. Öğrenci indirimi yok.
Girişten sonra bir funiküler ile müze merkezine varıyoruz.
Skansen; 1891 yılında Artur Hazelius tarafından bir projeyle kurulmuş. İsveç’in her bölgesinden her döneme ait 150 ev, vinçlerle bulundukları yerden alınıp bu adaya taşınıyor. Burada sadece ev değil bir şehşr merkezinde olabilecek her çeşit mekan ve dükkan var. Fırın, eczane marangozhane, telefon kulübeleri vb. Amaç; yeni nesillere İsveç’in örfünü, adetini, tarihini öğretmek ve hatırlatmak.
Bu küçük bir yerleşim bölgesi şeklinde hazırlanmış açık hava müzesinde müze görevlileri tarafından eski İsveç hayatı sergileniyor.
Eski bir telefon kulübesi bu.
Müzedeki bu fırında bize pişi ikram ettiler.
Skansende ayrıca hayvanat bahçesi ve akvaryum da var.
Abba Müzesi
Tivoli Lunaparkı
Djurgarden’den Modern Müze’nin bulunduğu yandaki Skeepsholmen adasına tekneyle geçiyoruz. 4 kişi öğrenci indirimi ile 100SEK.
Modern Müze
Ücretsiz.
Ben biraz yorgun olduğum için gezemedim. Ben dinlenirken diğer aile fertleri müzeyi gezdiler. Ben sadece girişte bir iki odayı ziyaret ettim.
Modern Müzede Andy Warhol, Robert Rauschenberg, Niki de Saint Phalle, Picasso, Salvador Dali’nin eserleri sergileniyor.
Skeepsholmen adasından yürüyerek Skeppsholmsbron köprüsü yolu ile Norrmalm’e geçiyoruz. Hemen sahilde Ulusal Müze bulunuyor. Şubat 2013’te 4 yıl sürecek pahalı bir restorasyon çalışmasına girmiş. O nedenle kapalıydı. Burada 15. yüzyıldan günümüze eserler sergileniyor. Rembrandt’ın, Degas’ın özel tabloları, İsveç’in klasik sanat ve tasarım sanatçılarının eserleri var.
Hedefimiz Belediye Sarayına gitmek. Yolumuz üzerinde Opera binasını görüyoruz.
Modern bir binaya denk geliyoruz.
Stockholm Belediye Binası (CITY HALL)
Belediye binası ve kulesi. 106 metre yüksekliğindeki kule isteyenlere güzel bir şehir manzarası sunuyor.
İç avlu
(Giriş ücreti: Erişkin: 110 SEK, Öğrenci: 90 SEK, aile yanında 12-19 yaş: 50 SEK)
Gelmeden önce okuduğum bir blogda yazar, müzeye girişte herkesin dilini sorup ona göre broşür verdiklerini ve Türkçe broşür olup verildiğinde çok şaşırdığını anlatıyordu. Gerçekten de Türkçe deyince hemen Turkiska yazılı broşürü verdiler. İsveç seni çok sevdim.
Küçük gruplar oluşturup her gruba rehber veriyorlar. Tur 45 dakika sürüyor.
Belediye binası 1911-1923 yılları arasında inşa edilmiş. Ulusal romantik tarzda yapılmış en önemli binalarındanmış. İsveçli mimar Östberg binayı tasarlarken İtalyan Rönesans saraylarından ilham almış, dolayısı ile binaya Borgargarden (kale bahçe) ve Mavi Salon adlarında piazza (meydan) eklemiştir. Bina siyasetçi ve devlet memurları çalışması için yapılmıştır. Toplantılar ve partiler için merasim salonları da mevcuttur.
Mimar; mavi yapmayı tasarladığı Mavi Salonun tuğla duvarlarını maviye boyamak istemiş ama kırmızı tuğlanın çok güzel durduğunu görünce fikrini değiştirmiş. Salonun rengi kırmızı olarak kalsa da ismini Mavi Salon olarak korumuş. Nobel Ziyafeti her sene 10 aralıkta binanın bu en büyük salonunda gerçekleştirilmektedir. Rehberimiz yaklaşık 1500 kişinin yemek yiyebildiğini söyledi. Ancak ödül töreni Gamla Stan’daki Nobel Müzesinde yapılmaktadır.
Meşhur Mavi Salon
Nobel yemeği fotoğrafı
Meclis Salonu: Belediye Meclisinin 101 üyesinin toplantılarını yaptığı yer. Ziyaretçi ve gazeteciler için izleme alanı da bulunuyor.
Kirişli tavandaki boyalı ahşap açıklık ters çevrilmiş Viking gemisini andıracak şekilde tasarlanmış.
Altın Salon
Duvarları 9. yüzyıldan 1920’lere kadar İsveç tarihini betimleyen mozaiklerle süslenmiştir. Resimler cam ve altından yapılmış 18 milyon mozaik parçadan oluşmaktadır. Stockholm’ün insan biçimindeki hali olan “Malaren Gölü’nün Kraliçesi” bir tahtta oturmaktadır. (Bina Malaren gölü kıyısında bulunuyor). Kadını ve barışı simgelemektedir. Dünyanın ve evrenin merkezinde gösterilmiş Stockholm’un her iki yanında dünyanın değişik yerlerinden insan, hayvan ve bina figürleri bulunmaktadır.
Kraliçenin sağ tarafı batıyı temsil ediyor. Özgürlük anıtı, Eyfel kulesi, Amerikan bayrağı görülüyor.
Sol tarafı ise doğuyu temsil ediyor.
Camiler, Hint filleri, peçeli kadın ve Türk bayrağı bulunuyor.
Müze gezimizin ardından şehirde dolaşmaya çıkıyoruz. Opera binasının arkasında sokak festivallerine denk geliyoruz. Akşam yine bizi kendine çeken Gamla Stan’a uğruyoruz.