3. GÜN: 3 TEMMUZ 2016 PAZAR

Sabah 9:30 gibi otelden ayrılıyoruz. Bugün günümüz otobüste yolculukla geçiyor. 253km yol yapıyoruz.

14-15 arası Karlstad’da öğle yemeği molası veriyoruz.

Yolda İsveç ve Norveç’in sınırında yer alan Morokulien Taşına uğramayı ihmal etmiyoruz.

19’da Hamar Gölü kıyısına ulaşıyoruz. Artık Norveç’teyiz. Scandic Hotel’de kalacağız bu akşam. Otele yerleştikten sonra göl kıyısına gidiyoruz.

4. GÜN: 4 TEMMUZ 2016 PAZARTESİ (Ramazan Bayramı Arifesi)

Sabah otelden ayrılıyoruz. Bugün Hamar’dan Voss’a 381km ve 5,5 saat sürecek bir yolculuk var.

Yol boyunca cennet güzergahımızda yer alan manzaralar.

Fagernes’te mola veriyoruz.

Yol üstünde abanozdan yapılmış bir kiliseye uğruyoruz.

Flam’a doğru ilerlerken 26 km uzunluğunda bir tünelden geçiyoruz. Rehberimizin anlattığına göre yetkililer bu kadar uzun bir tünelden geçerken insanların ruh halinin bozulmaması için psikologlardan yardım istemişler. Onların önerileri doğrultusunda tünelde belirli aralıklarla sabah, öğle ve akşam güneşini canlandıran efektler yapmışlar.

Ayrıca bir yangın olduğunda söndürmek için gerekli teknolojik teçhizata sahiplermiş.

Doğaya karşı son derece saygılılar. Rehberimizin söylediğine göre dere yatağından taş almak bile suçmuş. Gerisini siz hesap edin.

Flam’a varıyoruz.

Yemek molasının ardından extra tura katılıp (80 euro) ünlü Flam (Flamsbana) trenine biniyoruz.

Güneye Myrdal’a gidip döneceğiz.

Flam treni 1944’te açılmış. 866 metrelik bir rakımdan deniz seviyesine inerken 20 tünelden geçip 20 km yol katediyor. Olağanüstü bir mühendislik harikası olan tren, çok dik ve kıvrımlı, enfes manzaraların bulunduğu bir hat üzerinde seyrediyor.

Tren, 93 metre yüksekliğindeki Kjos Şelalesinin önüne geldiğinde duruyor. Burada herkes trenden iniyor. Eşsiz manzarayı seyredip fotoğraf çekerken bir müzik çalmaya başlıyor. Müziğin nerden geldiğini anlamaya çalışırken şelaleye doğru ilerleyen kırmızı elbiseli, uzun saçlı bir kız fona dahil oluyor.

Huldra Efsanesi: (Bunu döndükten sonra ekşi sözlükten öğrendim).

Huldra; efsanevi ve hileci bayan yaratıklar. Norveç’te yaşadıklarına inanılan, troll ailesinden olduğu düşünülen, uzun olduğu için saklamaya çalıştıkları kuyrukları olan güzel kız görünümündedirler. Efsaneye göre genç erkekleri kendileri ile evlenmeye ikna ederler ve kilisede evlilik gerçekleştiği anda sakladıkları kuyrukları ortaya çıkar. Daha sonra eğer erkek kıza kötü davranırsa huldra çirkin bir kadına dönüşebilmektedir ve erkek üzülüp  pişman olmaktadır. İyi davranırsa bu güzel kızla mutlu evlilikleri oluyor.

Flam treni 1944’te açılmış. 866 metrelik bir rakımdan deniz seviyesine inerken 20 tünelden geçip 20 km yol katediyor. Olağanüstü bir mühendislik harikası olan tren, çok dik ve kıvrımlı, enfes manzaraların bulunduğu bir hat üzerinde seyrediyor.

Evet çalınan müzik ve kızın yaptığı dans ile Huldra Efsanesini canlandırıyorlar.

Temmuz ayında karlı dağlar.

Fyord manzarası.

Myrdal’a varıp Flam’a dönerken tekrar Kjos’ta durduk. Bu sefer bu eşsiz manzaraya gökkuşağı da ortak oluyor.

Tur bitiminde otobüse binip Voss’a geliyoruz.

Handanger fiyordu kıyısında yer alan şehrin suyu tüm dünyada ün yapmış.

Vangsvatnet gölü kıyısında, şirin, 30 odalı Vossestolen Hotel’e yerleşiyoruz.

5. GÜN: 5 TEMMUZ 2016 SALI (Ramazan Bayramı)

Sabah, kahvaltı ve eşsiz manzara fotoğraf çekimleri yapıyoruz. Ardından herkes birbiriyle bayramlaşıyor. Sonra da 102km mesafedeki Bergen’e hareket ediyoruz.

Şehir merkezinde rehberimiz otobüsü durdurup 5 dakikalığına indi. Elinde bayram şekeri ve Bergen resimlerinin olduğu hediyelerle geldi. Bu ince hareket çok hoşumuza gitti.

Yolda Boğaz köprüsünün minyatürü bir köprü görüyoruz. Karşı kıyıda bulunan küçücük bir köyün ulaşımı için yapılmış. Nehirleri, kendi yaptıkları ilkel teleferiklerle geçmeye çalışan cabbar Karadeniz köylüleri aklıma gelip yüreğim sızlıyor.

Bergen’e geliyoruz.

Bergen

12. ve 13. yüzyılda Norveç’in başkentiymiş. Norveç’in Oslo’dan sonra 2. büyük şehri. Nüfusu 265000. Klasik müziğin ünlü sanatçılarından Edvard Grieg (1843-1907) bu şehirde yetişmiş.

Yarımadayı gezmeye limandan başlıyoruz. Cıvıl cıvıl bir yer burası. Turistler her tarafta.

Meşhur Balık Pazarı burada.

Ayaküstü yiyebileceğiniz bir tabak balık 90 lira civarında.

Limanda gezinmeye devam ediyoruz.

Hansa Evleri

Unesco’nun Kültür Mirası listesinde yer alan ahşap evler. Hansa birliğinin hakim olduğu döemde yapılan, balık ticareti ile uğraşan Almanların evleri. Yaklaşık 13 ev ve çevresinde yer alan dükkanlardan oluşan bir site anlayışında kurulmuş.

Buradan balık halinin arkasında bir parkta biraz oyalanıp birşeyler atıştırıyoruz. Bu arada martıya benzer büyük kuşlar Ali Vefa’nın elindeki sandviçlere saldırıyorlar. Kısa metrajlı bir korku filmi çeviriyor Vefacım. Bize ve yandaki banktaki gençlere de eğlence çıkıyor. O kareleri yakalamayı çok isterdim.

Şehri panoramik olarak seyretmek için teleferikle Floyen Tepesine çıkıyoruz. Burası internette yer alan Bergen fotoğraflarının çekildiği tepe. Ekstra tur olarak 20 euro idi. Biz kendimiz gezmeyi tercih ettik.

Sağdaki Balık Hali ve Hansa Evlerinin olduğu küçük liman. Sol arkadaki büyük liman.

Bu manzarayı seyrettikten sonra bizim gençler teleferik ile şehre inerken, biz enerji dolu bir çift olarak yürüyerek aşağıya iniyoruz. Yürüyüş parkuru gibi de kullanılan, çok dik olduğu için zigzaglar şeklinde düzenlenmiş bayağı uzun bir yoldan ilerliyoruz. Yemyeşil bir orman içinden geçerek ve aşağıya yaklaştıkça çok şirin ahşap evleri seyrederek yürüyoruz.

Gemi şeklinde bar pek hoşumuza gitti.

Hediyelik eşya dükkanından Bergen fotoğraflarına ait resimler alıyoruz.

Bu arada dükkan sahibi bayanın eşinin matematik öğretmeni bir Türk olduğunu öğreniyoruz.

Şehir içinden görüntüler.

Otele geçiyoruz. Grand Terminus. İstasyonun yanında güzel bir otel. Akşam yemeğinde verdikleri set menü çok lezzetliydi. Marina balığı yedik.

6. GÜN: 6 TEMMUZ 2016 ÇARŞAMBA

Sabah Gudvangen’e hareket ediyoruz. 148km. 2 gün önce gittiğimiz benzer yoldan tekrar dönüyoruz. Turun büyük hatası. Oysa Flam’dayken bugün yapacağımız fyord gemi turunu yapsaydık ve bugün Bergen’den uçakla Oslo’ya gitseydik harika olurdu. Neyse diyor ve keyfimize bakıyoruz.

Gudvangen Allah’ın unuttuğu yer demekmiş.

Flam Tekne Turu

Ekstra tur olarak 60 euroya aldık.

Buradan 11:35’de bizi Sagne fiyordunun kollarında gezdirecek gemiye biniyoruz.

 

13:10’da Flam’ varıyoruz. Buradaki öğle yemeği molasından sonra otobüsle giderken yolda Sagne fiyordunun bir kolunu daha görmek için duruyoruz.

Günümüz otobüste geçiyor. 20:10’da Oslo’daki Quality 33 Hotele varıyoruz. Yerleştikten sonra metro ile şehre inip deniz kıyısına doğru biraz yürüdük. Şehrin gece halini gördük.

Karl Johans caddesi.

Ahh beyaz geceler. Saat 23:00.

Parlamento Binası

Gece kulüpleri önünde sıra bekleyen gençler.

Sahilde yürürken Nobel Barış Ödülü Merkezi’ni görüyoruz. 1872’de tren istasyonu olarak yapılmış. 2005’te Norveç Kralı tarafından Nobel Barış Ödülü Merkezi olarak düzenlenmiş. Fizik, kimya, tıp ve fizyoloji, edebiyat ödülleri Stockholm/İsveç’te verilirken, Nobel Barış Ödülü Alfred Nobel’in vasiyeti gereği her sene 10 aralıkta Norveç’te veriliyor.

7. GÜN: 7 TEMMUZ 2016 PERŞEMBE

Bu sabah ilk iş olarak Vigeland Parka gidiyoruz.

Vigeland Heykel Müzesi

Gustav Vigeland (1869-1943) bir heykeltraş. Oslo valisi kendisine çalışması için yer verip finanse ediyor. O da karşılığında yaptığı heykelleri şehre bağışlıyor. Heykellerini yerleştirmek için Frogner Parkı’nı seçiyor.

Burada 214 granit ve bronzdan yapılmış heykel var. Asistanları ile birlikte 10 yılda tamamlanmış.

Heykellerin hepsi çıplak. Nedeni dünyaya çıplak geldik çıplak gidicez.

Tanıtım broşüründe parkın teması şu: Beşikten mezara; insan yaşamı aşk, keder, umut, hayal ve edebiyat arzusundan geçen bir yolculuktur.

Park müzeye girdikten sonra karşımıza; kadın, erkek ve çocukların bir çelenk şeklinde birbirlerine tutunduğu “Yaşam Döngüsü” heykeli çıkıyor. Sonsuz bir döngü. Aynı zamanda “tohum”u sembolize ediyormuş.

Güneş saati altındaki kaidede “Burçlar” bulunuyor. “Doğurganlığı” sembolize ediyormuş.

Dairesel merdivenlerle ortada ana heykel “Sütun”a çıkıyoruz. Monolit de denen 17 metre boyunda 18 tonluk sütun buraya getirilmiş ve oyma işlemesi buraya yerleştirildikten sonra yapılmış. 121 tane insan bedeni işlenmiş.

Ana sütunun çevresinde de hayatın değişik evrelerinin anlatıldığı heykeller bulunuyor.

Oğluna öğüt veren, onun kederini paylaşan baba.

Anne çocukları ile oynuyor. Arkada ise dede torunuyla oynuyor.

Yaşlılar üzerinde de çok vurgu yapılmış. İnsani duyguları hatırlatıp, sevgi, yardımlaşma, şefkat duyguları ön planda gösterilmiş.

Merdivenlerin diğer tarafından iniyoruz.

“Yaşam Pınarı” heykeli. Bir havuzun içinde, üzerinden suların aktığı bir taşı başlarının üstünde taşıyan 6 erkek heykeli. Erkeğin sorumluluklarını simgeliyor. Hayatın yükünü taşıyan bu farklı erkekler birbirlerine yardım ediyor. Ezilmelerine izin vermiyorlar. Çevrede de benzer şekilde üzerlerinde ağaç heykelleri taşıyan insanlar resmedilmiş. Havuzun duvarlarına hayat evreleri ile ilgili kabartmalar yer alıyor.

Köprüden önceki bölümde ise “ölüm korkusu” teması üzerinde durulmuş. Ejderha kötü duyguları ve ölümü simgeliyor.

Ardından “Köprü” bölümüne geliyoruz.

“Ağlayan Çocuk Heykeli”. Müzenin en meşhur heykellerinden. Gelen herkes sol elini ovaladığı için heykelin eli pırıl pırıl parlıyor.

Sağlı sollu heykeller eşliğinde müzeden çıkıyoruz.

Müze çıkışı şehirde turluyoruz. Karl Johans caddesine gidiyoruz yine.

Parlamento binasını geçerek Kraliyet sarayına doğru ilerlerken solda Ulusal Tiyatro’yu görüyoruz.

Karl Johans caddesi bitiminde Norveç Kraliyet Sarayı var. 173 odalı.

Bahçesinde gezinebiliyorsunuz.

Öğle yemeğine Hard Rock Cafe’de yedikten sonra limana doğru yürüyoruz. Yol boyunca modern binaların arasına serpiştirilmiş eski şirin kafeler, evler çıkıyor karşımıza.

Belediye Binası (City Hall)

Dış duvar süslemeleri dikkat çekici.

Giriş katındaki büyük salonu da oldukça güzeldi.

Limana indiğimizde karşı tarafta gözüken Opera Binası.

Buzullardan esinlenerek yapılmış.

 

Artık bizi Kopenhag’a götürecek DFDS Feribotuna biniyoruz.

Rehberimiz, kamaralar küçük olduğu için yanımıza çok az eşya alıp diğerlerini otobüsümüzde bırakmamızın daha pratik olacağını söylüyor. Biz de öyle yapıyoruz. Ancak bizim 2 oğlan ferbota binerken az eşyalı olduğu için biraz sorgulanıyorlar

Saat 16:30’da limandan kalkıyoruz.

Odamız 6. katta. Güzel bir odacık. Güverteye çıkıp canlı müzik dinliyoruz. Akşam yemeği açık büfe ve gayet güzel. Gece ailece batak oynuyoruz.