1. Gün 15 Eylül 2018 Cumartesi
Sabah 11.20 THY uçağı ile Casablanca’ya uçuyoruz. Yolculuk 4,5 saat sürüyor.
İner inmez panoramik şehir turuna başlıyoruz.
1515’te Portekizliler burada “Casa Branca” (beyaz ev) adında bir şehir kuruyor. 18. yüzyılda buraya yerleşen İspanyol tacirler bu adı Casablanca olarak devam ettirmişler. Arapça’da şehrin adı “beyaz ev” anlamında “Darü’l-Beyza”dır. Ama çoğu Faslı buraya sadece “Casa” diyormuş.
Şehir, Protektora döneminde hızla büyüyüp, ülkenin ekonomi ve endüstri başkenti olmuş.
İsminin yarattığı etki müthiş. Zannediyorsunuz ki Fas’ın en güzel, en etkileyici, şehri. Ama pek de öyle değil aslında.
Fas’ın egzotik havasından ziyade protektora ruhunu yansıtan, modern bir şehir görüntüsünde.
Önce, Humphrey Bogart ve İngrid Bergman’ın baş rollerini paylaştığı, Michael Curtiz’in yönettiği, 1942 yapımı, “En İyi Film, Yönetmen ve Uyarlama Oskarları’nı” alan film geliyor aklımıza. “Bir daha çal Sam”.
Neyse sırayı bozmadan anlatalım. Modern görünümlü şehir caddelerinden ilerleyerek II. Hasan Camisi’ne geliyoruz.
II. Hasan Cami
Casablanca’ya İslami bir damga vurmak amacıyla Fransız mimar Pinseau’ya yaptırılan cami Fas ve Emevi mimari özelliklerini taşıyor. 1993 yılında tamamlanmış. Casablanca’nın simge yapısıdır. Yapımına tüm Faslılar katkıda bulunmuş. Eski şehrin kuzey ucunda, okyanus kıyısında bulunuyor. Kısmen deniz üzerine inşa edilmiş. Okyanusun üzerinde yüzüyormuş izlenimi alınıyor. 200 metre yüksekliğindeki minaresi ile dünyanın en uzun minaresine sahip. Mekke’dekiler dışında dünyanın en büyük camisi. İç mekan 25 bin, dış mekan 80 bin kişi kapasitesine sahip.
Caminin yapımında 10 bin zanaatkar çalışmış.
Ayrıntılı ve zarif mermer oymacılığı göz alıyor.
Zellij çinileri.
Korniş
II. Hasan Cami’nin batı tarafında, Atlas Okyanusu boyunca uzanan sahil boyu, bizdeki kordon anlamında Korniş (Corniche) olarak adlandırılıyor. Oteller ve lüks mekanlar bulunuyor haliyle.
Rick’s Cafe
Casablanca filminin çekildiği meşhur “Rick’s Cafe”. Ama aslında film burada çekilmemiş. Daha sonradan kafenin aynısı burada tekrar inşa edilmiş.
Sacre Coeur Katedrali
Fas’ın Katolik Fransa’nın egemenliğinde olduğu 1930’da inşa edilmiş. Neo-Gotik tarzdaki eser Fransa’da birkaç kilise tasarlayan Paul Tournon tarafından tasarlanmış. Batı cephesine bakan ikiz kuleler kare minarelere benziyor.
1956’da Fas’ın bağımsızlığından sonra dini kullanımına son verilmiş. Önce okul, daha sonra kültür merkezi olarak kullanılmış. Günümüzde fuar ve sergilere ev sahipliği yapıyor.
V. Muhammed Meydanı
Sacre Coeur Katedrali’ne 750 metre mesafededir. Bol güvercinleri nedeniyle “Güvercin Meydanı” da denilir.
1930’ların Mağribi tarzında yapılmış Vilayet Binası, Adliye Sarayı, Fransız Konsolosluğu ve postane yer alıyor.
Adliye Sarayı
Vilayet Binası
Postane
Meydanda su satıcısı
Buraya çok yakın, Fransızlar tarafından 1930’larda inşa edilen Yeni Kent Merkezi (Quartier Habous, New Medina) bulunuyor.
Eski Adliye Binası (Paşa’nın Mahkemesi)
Mağribi mimarinin güzel örneklerinden biri olan yapının içine girmeden fotoğraflıyoruz. (Maalesef yurda döndükten sonra içinin bu kadar muhteşem olduğunu öğrendim. Bilseydim şartları zorlardım. Zarif oyma ahşap tavanları ve dantel gibi işlenmiş beyaz mermerleri ile muhteşem).
(@Pinterestten alıntı)
Alışveriş için yerel dükkanların bulunduğu çarşılar mevcut.
Zeytin Çarşısı (Olive Souq)
Ve Fas’ın meşhur nane çayını içmek, soluklanmak için bir mola. Grubumuzun enerjisi yüksek, uyumu fevkalade.
Molla Yusuf Cami
1923 yılında yapılmış.
Kraliyet Sarayı (Royal Palace)
Muhammadi Cami
Moulay Yusuf Cami gibi o da küçük bir cami. Ancak ahşap oymaları ve köşeli minaresi ile cezbedici.
Otobüsümüze binip otelimize doğru ilerlerken zengin Anfa bölgesinden geçiyoruz. Otelimiz “Suisse Hotel” Korniş bölgesinde.
Yerleşip akşam yemeği yedikten sonra sahilde yürüyüşe çıkıyoruz.
Kızarmış salyangoz satan tezgahlara denk geliyoruz. Hem de Müslüman ülkede 🙂
Buradaki insanlar biraz gürültücü. Arabalardan yüksek sesli müzikler ve korna sesleri geliyor. (Maalesef bu gürültü sabaha kadar sürüyor ve ekipçe gece boyunca kalitesiz bir uyku çekiyoruz.)
Corniche’de bir kafede gecenin keyfini çıkaralım diyoruz. Her şey güzel ama bu sefer de yan tarafta gençler arasında bir kavga çıkıyor. Casablanca pek de isminin çağrıştırdığı kaliteyi, güzelliği sunamayan bir şehir. İdare eder konumunda.
Merhaba Ayla Hn.,
Ne güzel bir geziydi,süper olmuş elinize sağlık,sevgiler….
Grubumuz da harikaydı Rengin hanım.Teşekkürler.
Casablanca da aksam sahil turunda bir dugun konvoyu goztepe klaksonu caliyordu.
Anilatimiz tazreeniyor.